Pasinlerden geçip 18-20 km kadar gidince Köprüköy İlçesine geldik. 60 yıl önce burası köy veya bucak merkezi idi. Şimdi İran Transit yolu üzerinde ve Muş’a ayrılan yol üzerinde gelişerek ilçe olmuş. Eskisi gibi Köprüköy çıkışında yine Muş yoluna sapıyoruz. Ama bu kez tarihi Çoban köprüsünden değil, onun birkaç yüz metre ilerisindeki bir beton köprüden.

Bu yeni yol oldukça güzel, asfalt kaplamalı olup Karayazı’ya doğru yol ilerledikçe arazi yükseliyor ve bitki örtüsü çeşit açısından zayıflıyordu.

İşte buradan sonra coğrafya Karayazı yönünde yükselerek ilerlerken bir süre sonra ekim dikim alanları bitip her taraf çayır alanlarına dönüyor. Çayılar da biçilmiş olup Karayazı ovasını biçilmiş ekin tarlalarının anız rengine döndürse de yine de biçilmiş çayırlar sarıya çalan hafif yeşil kökleriyle anız olmadığını belli ediyordu.

Fakat Karayazıya girişimiz yine 60 yıl öncesi gibi büyük bir şaşkınlık yarattı bende. Çünkü 60 yıl önce değil ilçe sıradan bir köy görünümü bile vermeyen Karayazı bu kez de modern bir ilçe olmasıyla beni şaşırttı.

Ayrıca çok düzgün asfalt bir yoldan iki saatte geldik Karayazı’ya. Burada 1964 yılında öğrencim olan Şerafettin Pak’ın oğlu Emrah beni karşıladı ve o gün onun misafiri oldum. Sabah köye (Zorova’ya) gidecektik.

Ağustos ayı olmasına karşın Karayazı soğuktu. Akşam Emrah’ın misafir odasında yorganı başıma çekip yalnız kalınca bir anda Zorova’daki 7,5 metre karelik hücrem geldi aklıma. Orada sırtıma yorganı bürünerek oturup masada bir şeyler yazar çizer, soğuk dayanılmaz noktaya gelince yatardım.

YATMA ZAMANI

Kapıları akşamdan sürgüledim

Sobam söneli çook oldu

Anlamı yok, savsaklanıp durmanın

Artık bu karanlık kutu iyice soğudu.

Şiirlerime ilham olur

Var olan her şey bu soğuk odada

Bir kâğıt parçası, çakmak, sigara

Bir duygu selidir akar, akşamdan sabaha

Gölgeler iyice karardı duvarlarda

Lambada gaz bitecek birazdan.

Gece sustu karların arkasında

Yatmalıyım artık sandalyede sızmadan. (Yalnızlık, Gece ve Karlar’dan) 09.02.1966 Zorova