2024 yılı Antalya için rekorlarla geçti. Kent, 16,9 milyon ziyaretçiyle tarihinin en yüksek turist sayısına ulaştı. Havalimanı trafiği 38 milyonu aşarak şehri dünyada ilk 10 turizm destinasyonu arasına taşıdı. Sayılar etkileyici, manşetler parlak…
Bu yıl bu rakamların daha da üstüne çıkılacağı tahmin ediliyor.
Ama otellerin ışıkları sönmeye başladığında, Antalya’nın gerçeği gün yüzüne çıkıyor: altı ay şenlik, altı ay sessizlik.
Ekim ayıyla birlikte kentte sezon kapanıyor.
Büyük zincirler kısmen açık kalsa da, çoğu otel kapılarını kilitliyor veya minimum personelle kışa hazırlanıyor.
Bu tablo, doğrudan on binlerce çalışanın işsiz kalması anlamına geliyor.
Zaten turizm sektöründe çalışanların yarısından fazlası asgari ücretle ve mevsimlik işlerde istihdam ediliyor.
Bir kısmı memleketine dönüyor, kalanlar ise işsizler ordusuna katılıyor.
Kapanış sadece otelleri değil, onların etrafında dönen ekonomiyi de vuruyor.
Yazın turistten geçilmeyen sokaklarda kepenkler iniyor.
Taksiciler müşteri bulamıyor, manavın kasası boşalıyor, hediyelik eşya dükkanları kış uykusuna yatıyor.
Vergi gelirleri azalıyor, esnaf borçlarını ötelemek zorunda kalıyor.
Turizm devridaim makinesi bir anda fren yapıyor.
Üstelik tablo, sadece sezon sonunun sessizliğiyle sınırlı değil.
2025’in ilk 5 ayında yabancı turist sayısında %2’lik düşüş kaydedildi.
Yerli turist artış gösterse de bu, dev ekonomiyi taşımaya yetmiyor.
Otellerde konaklama sürelerinin %10 kısalması ve dolulukların gerilemesi de işin cabası.
Turizmde rekor kırarken bile, “ekonomik katkı” beklentisi tam anlamıyla karşılanamıyor.
Peki çözüm?
Hepimizin dilinde aynı reçete var ama adımlar atılamıyor.
Antalya, turizm ürününü çeşitlendirmek zorunda.
Yalnızca güneş–deniz üçlüsüne sıkışmak bu kenti mevsimlik bir sahneye mahkûm ediyor.
Kongre turizmi, spor kampları, sağlık turizmi, gastronomi festivalleri, kültür rotaları…
Bunlar, Antalya’yı sadece yazın değil, yılın 12 ayında canlı tutacak damarlar.
Devletin de taşın altına elini koyması gerekiyor.
Sezon dışı açık kalan işletmelere enerji ve vergi desteği, küçük otellere ayakta kalabilmeleri için fonlar, kış döneminde cazibe yaratacak fuar ve etkinlikler…
Bunlar Antalya’nın geleceğine yapılacak yatırımlar.
Antalya bugün dünya çapında turist ağırlıyor ama kendi halkını doyurmakta zorlanıyor.
Eğer bu döngü kırılmazsa şehrin kaderi hep aynı olacak: altı ay şenlik, altı ay sessizlik.