Gece yarısı.Antalya gibi “sağlık turizminin başkenti” denilen bir şehirdeyiz.
Yer: Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi.
Gece acile girmek bir dert, çıkmak, bir dert… Yollar kesilmiş bir sürü işaret tabelaları. Labirent gibi giriş adeta.
Manzara net:
Yüzlerce hasta.
Yanlarında refakatçiler.
Sedye üstünde bekleyenler.
Ayakta bekleyenler.
Ve tüm bu kalabalığa karşılık, bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda doktor.
Abartı değil. Tanıklık.
Ambulansla gelen hastalar bile dakikalarca bekliyor.
Acilin “acil” olmaktan çıktığı bir tablo bu.
Aslında buralarda acil olmayan hastaların istismarı da var. Hiç hastaya benzemeyen tipler de acilde muayene olmak derdinde.
Şimdi gelelim rakamlara. Çünkü bu sadece bir geceye özgü bir aksilik değil, bir gerçek.
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi, resmî bilgilere göre bin iki yüzün üzerinde yatak kapasitesine sahip. Toplam çalışan sayısı dört bin civarında. Kağıt üzerinde güçlü bir kurum. Eğitim, araştırma, üçüncü basamak sağlık hizmeti… Hepsi var.
İyi de hizmet veriliyor, ama yetersiz kalıyor.
Aynı saatlerde Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi de keza öyle. Ek binalarla birlikte bin iki yüz yetmiş yatak seviyesine ulaştığı ifade ediliyor. Burada da aynı durum…
Acil ambülansla bile gelenler sırayla alınıyor.
Peki sorun ne?
Sorun şu:
Antalya’nın nüfusu kâğıt üstünde iki buçuk milyon.
Ama gerçekte, turizmle birlikte bu şehir yılın büyük bölümünde beş milyona yakın insana sağlık hizmeti vermeye çalışıyor.
Üstelik sadece yerli halka değil.
Turistlere, mevsimlik işçilere, çevre illerden sevk edilen hastalara da.
Acil servisler bu yükü taşıyabilecek şekilde planlanmamış.
Doktor sayısı artmıyor.
Nöbet yükü azalacağına artıyor.
Genç hekimler tükenmiş halde.
Tecrübeli hekimler sistemden kaçmanın yolunu arıyor.
Sonuç?
Acil serviste bekleyen hasta sayısı artıyor,
doktor başına düşen hasta sayısı insanlık sınırlarını aşıyor,
vatandaş sinirleniyor, hekim yıpranıyor, sistem çatırdıyor.
Bu noktada şunu sormak zorundayız:
Antalya’ya yeni oteller yapılırken,
yeni rezidanslar dikilirken,
yeni yat limanları planlanırken…
Neden aynı hızla acil servis, yoğun bakım, hekim kadrosu planlanmıyor?
Sağlık turizmi afişlerle olmuyor.
Broşürle olmuyor.
Reklam filmiyle hiç olmuyor.
Sağlık, gece üçte acil serviste belli olur.
Ambulans kapıda beklerken belli olur.
Sedye üstünde çaresizce bekleyen yaşlı bir hastada belli olur.
Antalya’da acil servisler alarm veriyor.
Bu bir şikâyet yazısı değil.
Bu bir durum tespiti.
Görmezden gelinirse,
bir gece herkesin başına gelebilir.
Acil, bir gün hepimize lazım.