Antalya uzun yıllar boyunca “yaşanacak şehir” olarak anıldı. Deniz kenarında bir hayat, bol güneşli günler, huzurlu sokaklar… Ancak son birkaç yılda bu tablo yavaş yavaş değişmeye başladı. Artık birçok Antalyalı için şehir, bir tatil beldesinden çok, geçinmenin her gün zorlaştığı bir yaşam alanına dönüştü.

En büyük sıkıntı kuşkusuz ev kiraları. Özellikle pandemi sonrasında ve yabancı göçmen sayısının artmasıyla birlikte kira fiyatları adeta kontrolden çıktı. Eskiden 2-3 bin liraya kiralanan daireler bugün 15-20 bin liraları buluyor. Üstelik bu, merkeze uzak bölgeler için bile geçerli hale geldi. Yerli halkın bir kısmı, yıllardır yaşadığı semtleri terk etmek zorunda kalıyor.

Ev sahibi-kiracı tartışmaları artık gündelik hayatın bir parçası oldu. Kira artış oranlarına getirilen sınırlamalar bile, piyasanın ateşini söndürmeye yetmiyor. Bazı vatandaşlar, şehirde kalabilmek için daha küçük evlere taşınıyor; kimileri ise komşu ilçelere, hatta köylere yöneliyor. Antalya’nın “güneşli yüzü”, birçok kişi için yüksek maliyetli bir gölgeye dönüştü.

Ulaşım da ayrı bir sorun haline geldi. Akaryakıt fiyatlarının yükselmesiyle birlikte toplu taşıma ücretleri artıyor, buna rağmen sefer sayıları yetersiz kalıyor. Özellikle sabah ve akşam saatlerinde otobüslerde adım atacak yer olmuyor. Antalya gibi bir turizm şehrinde ulaşımın bu kadar zorlayıcı hale gelmesi, hem yerel halkı hem çalışan kesimi ciddi şekilde etkiliyor.

Gıda fiyatları da cep yakıyor. Halk pazarlarında bile meyve-sebze fiyatları artık lüks ürünlerle yarışır hale geldi. Turizm bölgelerinde yaşayan insanlar, paradoksal bir durumla karşı karşıya: Şehre döviz getiriyorlar ama kendi mutfak masraflarını bile karşılamakta zorlanıyorlar. Restoranlarda dışarıda yemek yemek birçok aile için artık “özel gün” aktivitesi oldu.

İşin bir başka boyutu da maaşların bu tempoya yetişememesi. Asgari ücretli ya da emekli birinin Antalya’da yaşamını sürdürmesi neredeyse imkansız hale geldi. Kira, ulaşım, market derken elde kalanla ay sonunu getirmek zorlaşıyor. Bu durum, hem gençleri hem de orta yaşlı çalışanları başka şehirlere göç etmeye itiyor.

Antalya, sadece turizmden ibaret değil; aynı zamanda tarımın, ticaretin ve kültürün de merkezi. Ancak yaşam maliyetleri bu kadar yükselirken, yerli halkın şehirde tutunması giderek zorlaşıyor. Bu da kentin sosyal dokusunu tehdit ediyor: Turist kenti olmaya devam ederken, “Antalyalı” olmanın anlamı değişiyor.

Güneşli havası, denizi, palmiyeleri elbette büyüleyici… fakat birçok insan için bu manzaranın ardında ciddi bir geçim mücadelesi var. Şehir, güzelliğini koruyabilir; ama o güzelliğin içinde huzur kalmazsa, Antalya artık sadece turistler için bir durak olur, Antalyalılar içinse bitmek bilmeyen bir sınav.