Merhaba,
Antalya’ya yeni geldiğim zamanlarda çalıştığım reklam ajansı o yıllarda tüm ülkede hızla yayılan radyo ağına katılmak için yola çıkmıştı. Antalya’nın ilk özel radyosu işte tam da o yıllarda yayın hayatına başlamıştı. Logosundan kurumsal çalışmalarına uzanan görsel yolculuğunun yanı sıra seslendirme aşamasında da yer aldığım canım radyomuzda kimi zaman yarışmalar düzenleyerek Antalya halkına hediyeler dağıttık kimi zaman ülkemizin en iyi sanatçılarını konuk ettik.
RadioBOX kısa bir sürede Antalyalıların gönlüne taht kurmuştu. Hatta kimileri yerel radyomuzu tüm ülkeye yayın yapan bir radyo sanıyordu. Gerçekten çok iyi işlere imza atıyorduk. Çocuklara masal saatiyle uyku zamanının geldiğini hatırlatırken büyüklerin akşam sohbetlerine sanat müziği programı ile konuk oluyorduk. Hareketli, eğlenceli ve bir o kadar da eğitici programlarla Antalyalıların hayatına dokunuyorduk seslerimizle…
Radyomuzun kurucusu sevgili Tamer Bey eski bir sinemacı ve deneyimli bir reklamcı olarak yeni kurulan radyonun imajını titizlikle kurguluyordu. Sanrım o günlerde tanıştım ilk defa Bergama Kralı II. Attalos’la. Radyomuzu tanıtan öyle bir seslendirme yapmalıydık ki herkesin kalbinde yer bulsun ve dinlerken sıkılmasınlar demişti…
Antik çağda Antalya ve çevresine çok verimli anlamına gelen Pamphylia adı verilmişken batı kesimi Lykia olarak adlandırılmış. Attalos yurdu anlamına gelen Antalya ise II. Attalos tarafından askerlerine “Bana yeryüzünün cennetini bulun” emriyle uzun arayışlar sonunda Toros dağlarının eteklerinde keşfedilmiş ve kente ilk ismi olan Attaleia verilmiş. İşte bu bölümü anlatan kısa bir seslendirme bundan yıllar yıllar önce benim sesimle can bulmuş ve radyo dinleyicisiyle buluşmuştu.
Antalya’ya geldiğim ilk yıllarda yollar sakin, trafik biraz daha derli toplu iken hızlandırılmış bir evrim süreciyle kentin her yeri bir kargaşa şekline dönüştü. Sakin yürümek şöyle dursun bindiğiniz otobüste arkada oturan kişinin telefon görüşmesi sayesinde tüm akrabalarını öğrenebildiğiniz bir zaman dilimindesiniz. Konuyu nereye getireceğimi tabii ki tahmin ettiniz. Hani demişti ya Attalos bana yeryüzündeki cenneti bulun ve o cennet bulunmuştu ya! Şimdi o cennetin cehenneme dönüştürülmüş haliyle cehennem çukurunun içindeymiş gibi yaşıyoruz.
Kalabalıktan yürüyemediğimiz yollarda mermerle kaplanmış alanlarda yağmurda kayan ayakkabılarımızdan, ağaçların sıfırlandığı binaların sanki boy verecekmiş gibi göğe yükseltildiği zamanlara geçiş yaptı Attaleia. Yeşille mavinin müthiş uyumu yaza yaza sıkılmadığımız broşür kapakları artık betonla grinin buluştuğu yere dönüştü. Telefondan başını kaldıramayan yeni dönem insanları renkleri sadece kıyafetlerinde barındırken balkonlar çiçeksiz, binaların dışı renksiz ve dökük durumda. II. Attalos’un uzun çabalarla askerlerine buldurduğu kent artık estetikten yoksun bir göç şehrine dönüşmüş durumda. Şöyle bir düşünsenize hayal ettiğiniz cennetin dönüştüğü şekil böyle olunca ne yapardınız?
Büyüdüğümüzde sıklıkla kullandığımız eskiden sözünü tam da burada kullanmam gerekiyor sanıyorum. Eskiden sokaklar daha sakindi Antalya’da ve daha güvenliydi onca sessizliğinde. Eskiden sokaklarda çiçekler, ağaçlar olurdu ve bahçeli evler vardı üzeri meyveyle dolu ağaçlarıyla. Sokaklar portakal çiçeği kokardı ve kimi zaman yasemin kokusuyla yürürdünüz Kaleiçi’nin dar yollarında. Günümüzde ise insan bedenine korkunç zarar veren nargile kokularıyla yürünmez bir halde sokak araları bile. Gürültü ülkenin büyük sorunuyken Antalya’da başa çıkılmaz durumda. Sanki herkes her şeye kulağını tıkamış, gözlerini yummuş Akdeniz’in incisi Attalos’un cenneti Antalya’da…
Attalos’un hayalinin daha iyiye evrilmesi gerekirken betonlaşması tabii ki çok üzücü. Ama hiç bir şey için geç kalındığını düşünmediğim yanımla belki yeniden cennete dönebilir Antalya. Çiçekler ekilir tüm cadde ve sokaklara mis kokulu, saksılar boyanır rengarenk. Balkonlara çiçek konulması zorunluluğu getirilir, binaların cephelerinin boyanması ise mutlaka olması gerekendir. Ve her apartmanın önüne yine ağaç dikilmesi mecburi hale getirilir. Yüksek bina izni verilmez belki artık insanlar yeniden müstakil eve döner. Kentsel dönüşüm müstakile dönüş olur belki ve herkes huzur bulur evinde. Sahiller yeniden halkın olur beki şezlong kiralamak zorunda kalmaz ekmeğini alamayan baba. Ve belki yeniden cennet olur Antalya Bergama Kralı II. Attalos’un dediği gibi.
Yaşadığımız dünyayı cennete ya da cehenneme çevirmek elimizdeyken hep birlikte güzel günlerde yaşamak, huzurla uyumak ve çiçek kokularıyla uyanmak dileğiyle.
Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle…