Kadınlar, “utanç artık taraf değiştirmeli” diyor. Bu cümle, yalnızca bir slogan değil; toplumsal bir çağrıdır. Utanç, tacize uğrayan kadının değil, tacizi yapanın omuzlarında olmalıdır.

Dünyada 2017’de başlayan #MeToo hareketi, Türkiye’de de karşılık buldu. Son günlerde fotoğrafçılık, müzik, sinema ve yayıncılık alanlarında kadınların sosyal medyada paylaştığı ifşalar, bu sessizliğin kırıldığını gösteriyor. Kadınlar, birbirlerine destek oluyor, dayanışma ağları kuruyor. Bu, şiddet karşısında kolektif bir bilincin filizlenmesidir.

Toplumsal değerler, kadın ve erkek ilişkilerinde güven, saygı ve eşitlik üzerine kurulmalıdır. Ancak ne yazık ki, bu değerler çoğu zaman kâğıt üzerinde kalıyor. Kadına yönelik taciz, yalnızca bireysel bir suç değil; aynı zamanda toplumun vicdanına işlenmiş derin bir yaradır.

Taciz, bir kadının bedenine, ruhuna ve yaşam hakkına yönelmiş en ağır saldırılardan biridir. Bu saldırı, yalnızca o anı değil, kadının tüm yaşamını etkileyen bir travma zinciri yaratır. Kadın, çoğu zaman yaşadığını tanımlamakta bile zorlanır. Çünkü taciz, yalnızca fiziksel bir ihlal değil; aynı zamanda güvenin, özgürlüğün ve özsaygının gaspıdır.

Kadınlar, yaşadıkları tacizi dile getirmekte çoğu zaman gecikir ya da hiç konuşamaz. Bunun ardında derin ve karmaşık sessiz nedenler vardır.

1-Toplum baskısı “Ya yanlış anlaşılırsa?”, “Beni suçlarlarsa?” korkusu, kadının sesini kısar.

2-Aile baskısı “Adımız çıkar” kaygısıyla, aileler çoğu zaman kadının yanında durmak yerine sessizliği tercih eder.

3-Güç dengesi’ Failin aile içinden, yakın çevreden ya da iş ortamından güçlü bir erkek olması, kadının adalet arayışını daha başlamadan boğar.’

4-Kendine itiraf edememe’ Travmanın ağırlığı, kadının yaşadığını kabullenmesini bile geciktirir. Bazı kadınlar, ancak yıllar sonra “Bana yapılan yanlıştı” diyebilir.’

Bu nedenleri daha çoğaltabiliriz. Erkek egemen toplumda başka erkekler de daha önce tacize uğramış bir kadına tacizi daha kolay görebilir. Tacize uğramanın yükünü, suçunu kadına yüklemek en kolayıdır. Güçlü ile savaşmak, zayıfın yanında durmaktan çok daha kolaydır. vb.…

Bugün, kadınların sesine kulak veren kurumlar, sendikalar, platformlar var. Oyuncular Sendikası’ndan Susma Bitsin’e, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan bağımsız sanat kurumlarına kadar pek çok yapı, kadınların yanında olduklarını ilan ediyor. Bu destek, yalnızca bireysel davaları değil, toplumsal dönüşümü de besliyor.

Bir kadını taciz etmek, yalnızca onun bedenine değil; yaşam hakkına, ruhuna, geleceğine saldırmaktır. Bu suçun ağırlığı, yalnızca hukuki metinlerde değil, toplumsal hafızada da yer etmelidir. Kadınların yaşadıklarını anlatabilmesi, kendine bile itiraf edebilmesi için geçen yıllar, bize şunu gösteriyor: Sessizlik, faile hizmet eder; konuşmak ise özgürleştirir.

Artık utanç, yer değiştirmelidir. Kadınlar susmayacak, toplum görmezden gelmeyecek. Çünkü bir kadının onuru, bir toplumun onurudur. Ve o onur, ancak adaletle korunur. Ve bu ses çıkaran kadınlar şu an cesaret edebilenler, ya diğerleri?