Aynı ligde mücadele eden yakın coğrafya takımları sürekli birbirlerini yer. Kayseri ve Sivas deplasmanlarına gittiğimizde bunu görüyoruz. Son Kayseri deplasmanında, Kayserili futbolseverler 90 dakika boyunca Antalyaspor ile değil, “Sivas kümeye” diyerek en yakın komşularıyla ilgilenmişti. Trabzon ile Rize maçlarında aynı şekilde.

Antalyaspor taraftarı yıllarca Denizlispor ile didişti. Yaşanan olayların çoğunu canlı olarak izledik. Denizli ligden düştü şimdi Konya ve Alanyaspor taraftarı ile benzer gerilim yaşanıyor. Dediğim gibi, Türk futbolunda yakın coğrafya takımları en çok birbirleriyle uğraşıyor.

Taraftarların gerilimleri geçicidir. Antalyaspor taraftarı yıllarca didiştiği Bursaspor ve Denizlispor’un şu anda Süper Lig’de olmasını istiyordur. Çıksalar yine aynı gerilim yaşanacaktır. Bu işler böyle. ‘Varlığı bir dert, yokluğu yara’ misali.

Benim için Antalyaspor tektik. Ancak şehrin bir ilçesinin takımı da Antalya takımıdır ve başarılı olmasını isterim. Serikspor Süper Lig’e çıkarsa, onların da başarılı olmasını can-ı gönülden isterim. Bu yüzden iki kulübün taraftarı arasında yaşanan gerilimden de rahatsızlık duyuyorum.

Aynı şehirden iki takımın olması, özellikle sponsorların bölünmesi açısından sıkıntıya neden olabilir. İki takıma birden sponsor olamayan büyük firmalar bir tercih yapmak zorunda kalıyor, tercih edilmeyen kulüp müstakbel gelirinden oluyor. Bu da yöneticilerin işini zorlaştırıyor.

Antalyaspor ve Alanyaspor perde arkasında bu sıkıntıyı yaşıyor. Sponsor olacak firmalar, iki takım arasında bölündüğü için maddi kayıp yaşanıyor. Bundan iki kulübün yöneticileri de rahatsız.

Taraftarın ve yöneticilerin olaylara bakış açıları farklı oluyor. Bu da normal. Ben bir Antalyalı ve gazeteci olarak önce Antalyaspor’un, ardından Alanyaspor’un başarılı olmasını istiyorum.

Peki iki takım arasındaki gerilimin bu kadar artmasının ve yöneticilerin açık dille bunu dillendirmesinin nedeni nedir?

Antalyaspor ile Alanyaspor yöneticileri arasında, kamuoyuna çok yansımasa da içten içe bir gerilim yaşanıyor. Bu gerilimin birçok nedeni var. Ancak kamuoyuna yansımayan boyutunu aktarayım.

Antalyaspor A.Ş. yönetimini devrilmek isteyenlerin tek amacın kulübü daha iyi yönetmeyi hedeflediklerini düşünüyorsanız bir kez daha düşünün.

Öncelikle elindeki oyuncağı alınan çocuklar gibi yeniden o oyuncağa sahip olmak istemeleri, kamuoyundaki görünürlüklerini artırmaları, kendi işleri ile ilgili gelişim sağlamak istemeleri, paralarıyla göremedikleri saygıyı kartvizitle görmek istemeleri gibi birçok neden sıralanabilir.

Ancak sizleri biraz geriye götürmek istiyorum.

TFF seçimlerine.

Bilindiği gibi 2 adaylı bir yarış vardı: Mehmet Büyükekşi ve İbrahim Hacıosmanoğlu. Seçim öncesi ibre Büyükekşi’den yanaydı ve kendisi devlet büyüklerinin de desteğini arkasına almıştı. Alanyaspor ve Antalyaspor yönetimleri de görüntüde Büyükekşi’den yana duruyordu.

Hatırlanacağı gibi Ali Koç’un yaptığı konuşma ibreyi Hacıosmanoğlu’na çevirmişti. Alanyaspor’un da blok halinde Büyükekşi’den yana oyunu kullandığı biliniyor. Sinan Boztepe ve Antalyaspor delegelerinin de aynı tavrı göstermesi beklenirken, Antalyaspor delegelerinden en az 3 kişinin Ali Koç’un konuşmasından etkilenip karar değiştirmesi, başka kulüplerin de bu yolu tercih etmesi ile seçim Büyükekşi’den Hacıosmanoğlu’na dönmüştü.

Bu tercih nedeniyle Antalyaspor A.Ş. Başkanı Sinan Boztepe karşısında 2 cephe birden buldu. Biri Büyükekşi’nin etki ettiği kurumlar, diğeri Alanyaspor lobisi.

Bu gelişmeden sonra dışarıda TFF ve Kulüpler Birliği ile ilişkileri sıcak tutan, önemli bir lobi kazanımı sağlayan Boztepe’nin içerideki muhalifleri de arttı.

Sinan Boztepe karşıtlığının tamamı bu planın ürünü değildir elbette ama etkenlerden biri de Alanyaspor lobisi oldu. Sinan Boztepe’ye karşı olanların geneline baktığımızda Antalyaspor’a yakın olan Alanyalıların etki ettiği Antalyaspor camiasından isimler olmasını dikkatinize sunarım.

Bir sonraki seçimler için hazırlık, son seçimin bitmesi ile başlar. Yeniden aday olacağı konuşulan kişilerin, şimdiden Alanyaspor ve Antalyaspor delegelerinin tamamının oyunu almak için böyle bir planı işlettiğini görüyor, duyuyoruz.

Bu senaryo ilk bakışta komplo teorisi ya da şeytanın avukatlığı gibi gelebilir ama Alanya bağlantılı Antalyasporluları ya da Alanyaspor bağlantılı Antalyalıları gözünüzün önüne getirin. Dernek eski ve yeni yönetiminin yaptıklarını, yaptırdıklarını bir hatırlayın, çok da mantıksız gelmeyecektir. Olaylara bu açıdan bakınca, bahsettiğim Alanya bağlantılı insanların Antalyaspor’a bilerek zarar verdiğini düşünüyor insan.

Bu tavır yakında yapılacak Antalyaspor Kulübü seçimine de etki edecek. Yukarıdaki kronolojiyi hatırlayanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır.

Yani olaylara taraftarın bakış açısı çok farklı, yöneticilerin çok daha farklı.

Alanyaspor Başkanı Hasan Çavuşoğlu’nun, “Bize köy takımı diyenler puan durumuna baksın” sözü, iki takımı yönetenlerin laf olsun diye söylediği kardeş kulüp söylemlerinin aslında gerçeği yansıtmadığını gösteriyor.

Yoksa Alanyaspor’a “Köy takımı” diyen Antalyaspor yönetimi değil taraftarıdır. Alanyaspor taraftarı da Alanya’daki her maçta Antalyaspor taraftarına düşmana saldırır gibi saldırmıştır. Alanyaspor Başkanı Hasan Çavuşoğlu’nun taraftar ağzıyla Antalyaspor’la muhatap olması hoş değil. Antalyaspor başkanından veya yönetiminden bu tür polemiklere yanıt niteliğinde bir söz duymadığım için onları ayrı tutuyorum.

Federasyon seçimlerindeki kavgayı, taraftarlar arasındaki gerilimle körükleyerek deklare etmek iki takıma da zarar verir.

Evet, Antalyaspor şehir takımıdır. Ancak Alanyaspor da köy takımı değil, Antalya temsilcisidir.