Antalyaspor ile ilgili iki gündür yazdığım yazıların ardından, doğal olarak olumlu tepkiler aldım.

Arayanlara teşekkürlerimi iletirim ancak benim yazdıklarını siz de genel kurulda dile getirebilirsiniz. ‘Akıllı söyleyemediğini deliye söyletirmiş’ diyorsanız, birgün ortalıkta deli kalmaz, sizin de arka planda alkışlayacağınız birisi olmaz. ‘Birisi yazsın biz alkışlayalım’ mantığı ile yapanın yanına kar kalır, kulüp de sadece batar ve kapanır.

Antalyaspor şu anda batma ve kapanmaya doğru emin adımlarla ve hızla ilerliyor.

İki gündün ele aldığım konular ile ilgili yazacaklarımın henüz bitmediğini belirtmek isterim.

Sadece Antalyaspor’un yakın geçmişini hatırlatmak istedim. Kaldı ki 30 yıllık gazetecilik hafızamızda çok daha fazla bilgiler var. Balık hafızalı olduğumuzu düşünenler için zaman zaman bu hatırlatmaları yapmak da Antalyaspor’un menfaatleri adına kamu görevimiz.

Antalyaspor’un geçmişi önemli ancak geleceği daha da önemli. Geçmişi konuşmak için bol vaktimiz olacak. Geleceğini konuşmak için ise geç bile kaldık.

Bugün bu konuda düşüncelerimi yazmak diğer konulara tekrar girmek istiyorum.

Başkan Sinan Boztepe’yi en çok eleştirenlerden biriyim. Özellikle geçtiğimiz sezon çok fazla eleştirdiğim Boztepe’yi, bu sezon geçmişe göre daha başarılı bulduğum için çok fazla eleştirdiğimi hatırlamıyorum. Çünkü sezonun bitmesi, geminin limana yanaşması gerekiyordu. Sezon bitti gemi limana yanaştı.

Geride kalan sezon mevcut şartlara göre başarılı bulduğum Sinan Boztepe’yi, şu anki performansı nedeni ile eleştiriyorum.

Her şeyden önce yeni sezonun ilk antrenmanının yapılmasına 17 gün kaldı.

Bir yandan dernek seçimi gündemdeyken, mali sorunlar ortadayken diğer yandan yeni sezona hazırlanması gereken bir takım var.

Mevcut kadroyla yola çıkılamayacağını futboldan hiç anlamayanlar bile kabul ediyor. Takımın neredeyse yarısı ayrıldı. Kaleci Kenan Piric gitti, savunmada Veysel-Thalisson-Füray gibi isimler yaşlandı, orta saha tamamen düştü, kanatlar ve forvet ise zaten yoktu. Yani neredeyse yeni bir takım kurmak gerekiyor. Bu takıma en az 10 transfer lazım.

Peki Sinan Boztepe ne yapıyor? Ya da bir şeyler yapıyor da biz mi bilmiyoruz?

Dernek seçimine mi yoğunlaştı? Bilmiyoruz.

Takımın sportif direktörünün sözleşmesi bitti, yenilenecek mi, yenisi mi gelecek mi? Bilmiyoruz.

Takımın teknik direktörü sözleşmesi olmasına rağmen kalacak mı? Bilmiyoruz. Bana göre kalmayacak ancak somut bir karar yok.

Transfer engeli kalkacak mı? Bilmiyoruz.

SGK ve vergi borçları ödenecek mi? Bilmiyoruz.

Mevcut futbolculara ödemeleri yapılıyor mu? Bilmiyoruz.

Personele birikmiş Nisan ve Mayıs ayı maaşları ne zaman ödenecek? Bilmiyoruz.

Yeni transferler için bir çalışma var mı? Bilmiyoruz.

Sinan Boztepe dernek yönetimine aday ya da müdahil olacak mı? Bilmiyoruz.

Tüm bunları bilen var mı? Onu da bilmiyoruz.

Dernek seçiminden sonra bazı şeyler değişir mi? Onu hiç bilmiyoruz.

Ama bildiğimiz bir gerçek var. Bu kadar bilinmeyenli denklemi çözecek tek kişi Sinan Boztepe. Bunu çok iyi biliyoruz.

Biz bildiklerimizi yazalım.

Antalyaspor, çözülmesi gereken sorunların hergün kartopu gibi büyüdüğü bir kulüp. Dernek seçiminden sonra kalırsınız gidersiniz bilmiyorum ama gideceğiniz son güne kadar görevinizi yapmak zorundasınız Sayın Başkan.

Zaten geç kaldınız ancak bir an önce hem kulüp için hem futbol takımı için hamlelerinizi yapmalısınız.

Çember daralıyor. Ya içindesiniz çemberin ya da dışında kalacaksınız.

Bundan 7 ay önce “Başkanlık yap Boztepe” başlıklı bir yazı yazmıştım.

Şimdi tekrar ediyorum. Çemberin içinde kalacaksanız elinizi çabuk tutun, yok dışında kalacaksanız, çembere dahil olacaklara Antalyaspor’u en iyi şekilde bırakmak bu kulübe olan borcunuzdur.

Beklentilerime göre dernek seçimlerinde aday olacaksınız. Bugün, aday olup kazanacakmış gibi çalışmalısınız. Aday olur da kaybederseniz, göreve geleceklere rutin sorunları çözülmüş bir takım bırakmak sizin göreviniz.

Şu ana kadar çok geç kaldınız. Daha geç olmadan transfer engelini kaldırıp, sponsorluk görüşmelerini tamamlayıp, değişiklik olacaksa, yeni teknik adamı belirleyip transferlere başlamanız gerekiyor.

“Ben seçilemeyeceksem niye yapayım?” mantığındaysanız eğer, bu kulüp sizi affetmez. Yaptığınız hizmetler de görünmez. İçine büründüğünüz sessizlik ortamından kurtulup göreve devam edecekmiş gibi çalışmalısınız. Görevden ayrılacaksanız da bırakacağınız güne kadar hiç bırakmayacakmış gibi uğraşmalısınız.

Benim tanıdığım Sinan Boztepe’ye bu performans yakışır.