Yaz geldi mi, Antalya’da yaşam bir başka oluyor. Gündüzleri güneş, sıcaklık, sahip, dondurma derken akşama doğru kartpostallık hava oluyor.

Ancak gece olup da yastığa başımızı koyduğumuzda, işte o zaman başka bir Antalya ortaya çıkıyor. Kimse kusura bakmasın ama bu şehri gece boyu yöneten başka bir güç bulunuyor… Sivrisinekler!

Cam açık yatayım diyorsun, ‘doğal klima’ misali… Serinlik gelsin diyorsun, pat ‘vın’ diye bir ses geliyor kulağına. Diyorsun zaten ‘işte geldiler’ sanki kulağının içine kamp kurmaya gelmişler. Uyku mu? Geçmiş olsun.

Üstelik bu sivrisineklerde diğer sinekler gibi değil, resmen menüye göre hareket ediyorlar. Bütün şifalı bitkileri üstüme boca ediyorum ama gel gör ki sivrisinekler bunların hiçbirini umursamıyor.

Bazı geceler yataktan kalkıp elimde terlikle, ‘sivrisinek avı’na çıkıyorum. Yakalayamıyorum. O sinsice hareket ettikçe ben yakalamaya çalışıyorum ama ‘vın’ diye geçip gidiyor. Şımarık bir çocuk gibi hareket etmese hele bir!

Bazı geceler yataktan kalkıp elimde terlikle “sinekle dans” yapıyorum. Bütün oda karanlık, tek ışık cep telefonunun flaşı. Sanki gizli operasyon yapıyorum, hedef bir tane: O sinsice uçan, beynimin içini kazıyan sivrisinek!

Bir de sabah kalkınca vücudunu kontrol etme faslı var. Bacakta üç, kolun içinde beş, bileğin üstünde kocaman bir tanesi... Sanki gece gizli bir dövme sanatçısı çalışmış gibi…

Yetkililer ha ilaçladı ha ilaçlayacak... Duyuru yapılıyor, kamyonetler geziyor ama bizim mahallenin sivrileri sanırım bağışıklık kazanmış.

Ama ne olursa olsun… Bu şehir güzel. Her şeyine rağmen güzel. Sivrisinekler bile Antalya’nın bir parçası. Belki de bu yaz akşamlarını unutulmaz yapan şeylerden biri de bu “uykusuzlukla gelen sabah kahkahaları.”

Ne yapalım, sinek ısırsa da Antalya sevdamızdan geri dönecek değiliz ya!