Antalya günlerdir rüşvet operasyonlarıyla çalkalanıyor. Manşetler atılıyor, sosyal medyada yorumlar yağıyor. Ortak nokta şu: suçun tamamı siyasilerin üzerine yıkılıyor. Sanki tek başına onlar bu düzeni kurmuş, onlar yürütmüş gibi…

Elbette suça bulaşmış siyasetçiler vardır, olacaktır. Ama bütün tabloyu “siyaset yaptı” diye özetlemek, işin kolayına kaçmaktır. Gerçeği eksiltmek, halkın gözünü başka tarafa çevirmekten ibarettir.

Antalya’da hangi imar rantını konuşuyorsak, arkasında mutlaka bir bürokratın imzası vardır. Ruhsat, iskan, denetim… Hepsi masada bürokratla başlar. Bir kağıda atılan imza bazen milyon dolarlık rant yaratır. O imzaları görmezden gelip suçu sadece siyasete yıkmak, işin en kritik halkasını aklamaktır.

Unutmayalım: Yolsuzluğun talep tarafı iş dünyasıdır. 1 puanlık emsal artışıyla milyon dolarların döndüğü bir şehirde, rantı isteyen müteahhitler, otelciler, yatırımcılardır. Çantayı hazırlayan, arabulucuyu gönderen, “şunu hızlandıralım” diyen çoğu zaman siyasetçi değil, iş insanıdır. Talep olmadan bu düzen kurulmazdı.

Mimarından mühendisine, şehir plancısından rapor yazarına kadar teknik kadrolar devreye girmeden bu düzen yürümez. Kat yüksekliğine “uygundur”, yoğunluğa “kamu yararı vardır” diyen raporlarla her şey hukuka uygunmuş gibi gösterilir. İşte siyasetin kalkanı da bu raporlardır. Yolsuzluğun görünmez ama en güçlü ayağı budur.

Siyasetçiler görünen yüzdür, dolayısıyla hedefe konmaları kolaydır. Ama zincirin diğer halkaları olmadan bu çark dönmez. Bürokrat, iş insanı ve teknik kadro yoksa, siyasetçi tek başına milyon dolarlık rant yaratamaz. Suçu yalnızca siyasete yıkmak, aslında düzeni korumaktır.

Düşünün: Dünyada hiçbir yerde 100 milyon dolarlık bir otel yatırımının üç yılda kendini amorti ettiği görülmemiştir. Antalya’da bu mümkün oluyorsa, bu normal bir ticaret kârı değil, olağanüstü bir ranttır. Ve bu rant, sistemin dört ayağıyla mümkündür: bürokrat, iş insanı, teknik kadro ve siyasetçi. Birini günah keçisi ilan edip diğerlerini görmezden gelmek, halkı kandırmaktır.

Antalya’daki rüşvet operasyonları bize şunu öğretiyor: Bu düzeni değiştirmek istiyorsak, tek tek isimlerle uğraşmak yetmez. Zincirin bütün halkalarını sorgulamak, herkesin sorumluluğunu ortaya koymak gerekir. Aksi halde sadece aktörler değişir, oyun aynı kalır.