Cuma günü termometreler 51 dereceyi hatta zaman zaman daha üstünü bile gösterdi. Sıcak hava uyarısı yapıldı dışarı çıkmayın dendi ancak tatil ilan edilmedi.

Antalya’da Cuma sabahı 4 ayrı noktada yangın haberiyle uyandık. Hatta biri burnumuzun dibinde kent merkezi sayılabilecek Güzeloba’da çıktı. Evi o bölgede bulunan Bülent Ersoy’un da yangından Etkilendiği haberleri dolaştı. Yangının Perge Antik kentine de ulaştığı haberleri de geldi.

Antalya yangın yeri derken yalnız sıcak ve yangınlar için söylemedim. Bir başka yangın ise Büyükşehir Belediyesinde sürüyor. Antalya gibi bir turizm kentinin, bir büyükşehrin seçilmiş Belediye Başkanı hapiste. Operasyonlar hala sürüyor.

Antalya Arkeoloji müzesinin kapatılmasının yankıları hala devam ediyor. Pek çok sivil toplum örgütü basın açıklamaları yapıyor, bireysel çabalarla yürüyen pek çok etkinlik düzenleniyor. Müzemize dokunma kampanyası tüm hızıyla devam ettirilmeye çalışılıyor.

Toplum sanat ve kültür konusunda ne kadar duyarlı bilinemez ancak Antalya’da bu duyarlılık bir avuç insanla kendini gösterebiliyor.

Campiramitte bir yaz sanat fuarı yapıldı ancak sıcak ve pek çok olayın bir araya gelmesiyle ziyaretçi sayısı sınırlı olabildi. Oysa yazın turizm mevsiminin ortasında ne çok katkı sağlayabilirdi sanat ve kültür adına Antalya’ya. Yine de ilk oluşuyla başarılıydı. Yüzlerce sanatçıyı, sanatseveri bir araya getirdi. Sanatın coşkusunu halka yayamasa da sanat ortamını canlandırdı.

Deniz kıyılarımız bakımsız saat 10.00 dan sonra denize köpükten girmek zorlaşıyor. Bu köpük neyin nesidir açıklanmıyor. Zaman içinde müsilajla mı karşılaşacağız bilinemez ama pek de hayra alamet görünmüyor.

Antalya turist bekliyor, deniyor ki oteller 9 euroya yurt dışından müşteri kabul ediyorlar. Yerli turist 4000 TL nin altında geceleme yapamazken yani ortalama 100 Dolar kişibaşı… Bir de turizm çalışanlarının sömürülen emekleri gündemde ayrı bir yangın yeri oluşturdu. 10 gün çalışıp bir gün izin hakkı elde edecekler, çoğu zaten sezonluk çalışıyor, daracık odalarda otel yakınında lojmanda kalanlar da var. Uzaktan bakanlara göre tatlı hayat, ohh hem tatil, hem çalışma deniyor ancak; bütün gün onca insanla muhatap olma çalışma saatlerinin çokluğu, otel yemekleriyle sağlıksız beslenme hep gözardı ediliyor. Hizmet sektörü o kadar kolay bir çalışma alanı değil üstelik.

Bu arada esnaf dertli, turist bu yıl az işler durgun diye. Üstelik ortada nakit para sıkıntısı var.

Bir başka yangın da trafik. Bu sıcakta trafik adım adım ilerliyor. Bazı kavşaklarda kırmızı ışık süresi 2 dakika, harcanan benzin, çalışan klimalar, karbon ayak izimiz say say bitmiyor Antalya’nın yangınları.

Diğer hatlarda tramvay biraz olsun toplu taşımayı rahatlatırken, en yoğun hat ve en çok kullanılan Konyaaltı- Lara hattı hala yalnızca otobüslere emanet. Trafik sıkışık,ışıklar uzun bir de tıklım tıklım iş saati otobüslerinde klimalar arızalı denip çalıştırılmıyor. İnsan cinnet geçirmesin de ne yapsın.

Antalya betonlaşmanın pençesinde, su tüketiminin günde tonlarca olduğu otellerin ucuz turist ağırlamasıyla da desteklenen susuzluğun kapısında, Antalya’da üretilen domatesi bile İstanbul’dan pahalı yemenin nedenini anlayamamanın derdinde. Deniz suyunun 31 derce olmasıyla denize bile girmenin serinletmediği Antalyalı, tam da yangın yerinin ortasında bugünlerde.