Merhaba,

Ülke topraklarımızda 29 Ekim’in coşkusundan ATATÜRK’ün vedasına uzanan bir sonbahar döngüsündeyiz. Bilirsiniz aslında kasım ayı veda, ölüm, ayrılıştır ama kimi zamanda yeni başlangıçların ayıdır. Bir yaprağın toprakla buluşması, bir fikrin hayata dönüşmesi için atılan adımların zamanıdır.

Herkesin aynı konuya odaklandığı zamanlarda bazı detaylar yok olduğundan, 10 Kasım’dan sonra, o kocaman hüznümüzün ardından yazmak istedim. ATATÜRK’e olan sevgimi ve özlemimi, yetmeyen kelimelerle teşekkürlerimi, hüznümün ardından yazmak istedim.

Ne mutlu ki bize öldükten sonra hala fikirleriyle ülkesini yaşatan bir liderin evlatlarıyız.

Bugüne kadar ATATÜRK’ün hayatıyla, ölümüyle ilgili pek çok şey okudum ve dinledim. Hatta izledim. Fakat size aktaracak olduğum konuyla, bir araştırma esnasında karşılaştım, şaşırdım ve çok hüzünlendim. Hani diyoruz ya KİMSESİZLERİN KİMSESİ, tüm dünyanın saygı duyduğu ve fikirleriyle günümüze ışık tutan ATATÜRK! İşte o yüzden biz senden sonra bir eksiğiz…

Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de yapılan cenaze töreninde ilk başta ne olduğu anlaşılamayan, daha sonra açıklığa kavuşan ve herkesi duygulandıran bir olay gerçekleşmiş. Hafızalarda yer ederek bugünlere ulaşan olay, Atatürk’ün herkesin kalbinde nasıl taht kurduğunun bir kanıtı aslında… Nasıl mı?

“ Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının ardından cenaze töreninin nerede yapılacağına bir süre karar verilememiş, daha sonra cenazenin İstanbul’dan alınarak Ankara’ya götürülmesi kararlaştırılmıştı. Ölümünden 9 gün sonra, 19 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayı tören salonunda kılınan cenaze namazı sonrasında Atatürk’ün naaşı şehirle vedalaşacak ve ardından Ankara’ya nakledilecekti.

Cenaze alayı Karaköy’e ulaştığında bir anda tabutun üzerine rengârenk düğmeler düşmeye başladı. Mustafa Kemal, sadece Türk halkının değil; pek çok farklı ırktan, kültürden insanın Atatürk’ü olmayı başarmıştı. Atatürk’ün Türk bayrağına sarılı tabutu üzerine yağan bu düğmeler, tam da bunun göstergesiydi! “

Yahudi inancına göre matem tutan kişiler, cenaze başlamadan veya cenaze biter bitmez giysilerinden bir parçayı kopararak sevdikleri kişiyi son yolculuğuna uğurlarlarmış. Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı karşısında derin üzüntü duyan Yahudi vatandaşlarımız, Keriya adı verilen bu yas geleneği ile ona veda etmek istemiş. İspanyolcada “Elveda!” anlamını taşıyan Keriya kelimesi, 19 Kasım 1938’de insanları derinden etkileyen olayın bir parçası olmuş.

Mustafa Kemal Atatürk’ün naaşı Karaköy esnafının ortasından geçtiği sırada Yahudi vatandaşlar üzerlerindeki gömleklerinden ve ceketlerinden kopardıkları düğmeleri kendi matem geleneklerine göre tabutun üzerine atmaya başlamışlar. Her ne kadar bu olay yaşanırken çoğu insan bunun sebebini anlamamış olsa da daha sonra bu durumun yürekleri sızlatan nedeninin farklı kültür ve geleneklere sahip insanların kendilerine has biçimde acıyı yaşamaları olarak özetlenebilir.

“Ben senden sonra eksiğim.”

Gökyüzünden düşen rengarenk düğmelerin ÇIT ÇIT ÇIT sesleriyle uğurlanmış ATATÜRK, kısacık hayatının vedasında. Türkiye Cumhuriyeti’nin özgürlüğünde yaşayan Yahudi halkı, üzerinde bulunan ceketlerden, gömleklerden düğmeler kopartarak kendi geleneklerine göre ”Biz senden sonra eksiğiz!” diyerek veda etmiş ATATÜRK’e…

57 yıllık ömrüne binlerce başarı sığdıran, Türk Halkına özgürlüğünü veren, Mustafa Kemal ATATÜRK’E sonsuz sevgi, özlem ve teşekkürlerimle.

“Biz senden sonra eksiğiz.”

Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle…