Yine o meşhur fotoğraf: Bir elinde frappuccino, diğer elinde telefon.
Ayaklar kumda, gözlükler Chanel, poz “doğal”.
Altına yazılmış:
“Anın tadını çıkar…”
Sahiller dolmuş, oteller taşmış, yollar kilit.
Şehirler boş, tatil beldeleri stadyum gibi.
Ama kimse maç izlemiyor.
Herkes tribünde.
*****
Sahi neydi bu hengâmenin adı? Tatil mi?
Yoksa topluca “başka biri gibi görünme seansı” mı?
Eskiden tatil fakirin hayaliydi, zenginin alışkanlığı.
Şimdi tam tersi.
Zengin zaten dinleniyor.
Fakir ise dinleniyormuş gibi yapıyor.
Üç günlük beach, on iki aylık borç.
Bunun adına da “hak ettim” diyor.
Yıl boyunca giyilmeyen mayo,
hiç okunmayan kitap,
hiç rahat hissedilmeyen mekan…
Çünkü tatil artık “dinlenme” değil.
Ait olmadığın bir yere ait gibi görünme ritüeli.
Instagram'a yüklenince tatile çıkmış sayılıyorsun.
Hesap boş ama story dolu.
Kredi kartı şişmiş, özgüven şişirme peşinde.
****
Dönüşte ne oluyor?
Kumdan kaleler yıkılıyor.
Güneş yanığı geçiyor ama kredi faizi geçmiyor.
Plajda havalı yürüyen adam, kasımda ek iş bakıyor.
Bir başka tatil uğruna, bir yıl daha öğle yemeğini geçiştiriyor.
Ama sorsan… "Anın tadını çıkardı."
Memlekette herkes bir yerlere ait olmaya çalışıyor.
Ama kimse kendine ait değil.
Sahildeki kalabalık değil mesele.
Asıl yalnızlık orada başlıyor.
****
Bu yıl “Emekliler Yılı”ydı.
Ama emekli tatile çıkmadı. Evden bile çıkamadı.
Kurban kesmedi, et bekledi.
Ama o da gelmedi.
****
Kısacası sevgili okur…
Yıl boyunca ezilip, dört gün tatil yapıp,
o dört gün boyunca başkasına özenip,
sonra bir yıl daha aynı çarkta dönmekse plan…
Senin tatil değil, terapiye ihtiyacın var.
Ama onu da sigorta karşılamıyor tabii…