Antalya’da sessizce bir yıkım planlanıyor. Beton bir plan değil yalnızca bu; hafızanın, belleğin ve bir kentin kimliğinin sökülüp alınması. Bahsettiğim, Antalya Arkeoloji Müzesi. 100 yılı aşkın bir geçmişi, uluslararası ödüllü mimarisi ve binlerce yıllık geçmişi bugüne taşıyan eşsiz koleksiyonlarıyla yalnızca bir yapı değil, kültürle kurduğumuz en somut bağlardan biri.

Ama şimdi, bu bina yıkılacak.

Gerekçe mi? “Depreme dayanıksız.”

Peki çözüm? “Yeni bina yapalım.”

Maliyet? 2,5 milyar TL. Restorasyon içinse en fazla 1milyar TL öngörülüyor.

Eserler? Geçici hangarlara.

Kültürel hafıza? Güzel bir dosyaya, sonra rafa.

Oysa elimizde güçlendirme seçeneği var. İnşaat Mühendisleri Odası, binanın restorasyonla korunabileceğini söylüyor. Binanın orijinal mimarlarından Doğan Tekeli bile "Yıkmak kolay, ama güçlendirme hassasiyetle yapılabilir" diyor. Fakat nedense güçlendirme göz ardı ediliyor; “yıkalım, yeniden yapalım” kolaycılığı galip geliyor.

Antalya Arkeoloji Müzesi Mimari Açıdan Da Eşsiz Bir Yapı…

1964 yılında açılan ulusal mimari yarışmasında birincilik kazanan proje…

1972’de tamamlanan bina…

1988’de Avrupa Konseyi Özel Ödülü’ne layık görülmüş bir kültürel yapı…

Doğal ışığı, iç avluları, insan ile mekân arasında kurduğu sessiz ama derin diyaloğuyla çağdaş Türk müzeciliğinin örneklerinden biri.

Ama şimdi, bu özgün miras "depolama yetmiyor, yapı yorgun" bahanesiyle yerle bir edilmek isteniyor. Neden?

CHP Antalya Milletvekili Aliye Coşar, Durumu Açıkça TBMM Gündemine Taşıdı:

“Bu bir rant projesi mi?” diye sordu.

Yeni projenin mimarı kim? Yandaş firmalarla bağlantısı var mı? Yeni müze binasının mimarı olarak Bakan Ersoy’un sahibi olduğu otelin mimarı olarak bilinen bir ofis işaret ediliyor. “Ödüllü mevcut yapı yıkılıyor, yandaş firmalar ödüllendiriliyor” iddiası öne çıkıyor diye seslendi.

Neden bu bina kültürel miras olarak tescillenmedi?

Ve soruların en çarpıcısı: Aynı hizmet, çok daha az maliyetle restorasyonla yapılamaz mıydı? Oldu.

Bu sorulara hâlâ doyurucu bir yanıt yok. Ama milyonluk projelerin hızla ilerlediğini görüyoruz. Müzede sergilenen 5.000’in üzerindeki eser ve arka plandaki 30.000 eserin akıbeti de şimdilik "geçici hangarlar" belirsizliğine emanet… Karayolları Genel Müdürlüğü arazisinde hangarlar kurularak yıkım sürecinde eserler koruma altında tutulacak deniyor. İnşaat süreci ne kadar, maliyet ne olacak henüz kesin değil. Müzenin personeli ve konservasyon birimi ise eski binada kalacak. Tuhaf değil mi?

2026 sonu itibariyle tamamlanması planlanan yeni müzede mimari konsepti n Perge antik şehrinden ilham alınacağı, kapalı-açık alanlar içeren, zengin peyzaj ve su yapıları barındıran modern bir tasarım öngörüldüğü söyleniyor.

Ve Bütün Bu Süreçte Sorulmayan Soru Şu:

Turizm şehri Antalya’da arkeoloji müzesiz bir sezonu nasıl açıklayacağız turistlere?

Yüz binlerce yıllık bir kültür yolculuğu kesintiye uğrarken biz nereye bakacağız?

Yeni müze 2026’da açılacak deniyor. İki yıl boyunca müzenin yolunu unutan Antalyalıların belleğine ne olacak?

Oysa müzeler yalnızca sergi alanı değildir.

Onlar, bir toplumun kendisiyle konuştuğu aynalardır.

Bir müze yıkıldığında sadece beton yıkılmaz; belleğin sütunları devrilir.

Bir çocuk, bir heykelin bakışında tarihle ilk kez göz göze gelme fırsatını kaybeder.

Bir toplum, geçmişine bir pencereyi kapatır.

Antalya Müzesi Bir Anıttır.

Tarihiyle, mimarisiyle, içindeki her eserle yaşayan bir canlı organizmadır.

Onu yıkmak, bir kenti belleksiz bırakmaktır.

Antalya’nın müzesi yıkılırsa, sadece bir bina değil, bir dönem, bir değer, bir duruş çöker.

O yüzden biz diyoruz ki:

Bu yıkım durdurulsun.

Bu bina güçlendirilsin.

Bu tarih yaşatılsın.

Kültürel miras, bir toplumun onurudur.

O onuru korumak da hepimizin görevidir.