Bundan 8 sene önce üniversitenin bitmesine az bir süre kalan ve kara kara ne yapacağını düşünen bir gençtim.
Bir yandan çalışıyor bir yandan da okuyordum. Sonra hayatımın dönüm noktası dediğim hamle yaşandı ve insanların patron dediği ancak benim hayatımın kahramanı dediğim ağabeyim Ali Cem Çon’la tanıştım. Çaresiz bir kız olarak ona söylediğim sözü hiçbir zaman unutmayacağım. Cem Bey’e çaresiz gözlerle bakıp, ‘Abi ne olur yardım et ben memlekete gitmek istemiyorum. Gidersem evlenmek zorunda kalacağım’ demiştim. Cem Bey’de bir dakika bile düşünmeden ‘Kızım gel başla’ demişti.
Okul bitti ve ben hiç bilmediğim Türkiye’nin küçük bir ilinden koca bir denize atıldım. Kendimi devler ülkesinde cüce gibi hissediyordum. Gidecek evim bile yoktu. Tek valizle Antalya Gündem Gazetesi’ne gelmiştim. Hiç tanımadığım ama hayatıma çok şey katacak insanların bakışlarıyla onlara sığınmıştım. Cem Bey bana ne yapacağımı sormuştu. Ben yine çaresizce gözlerine bakıyordum. Beni hiç tanımamalarına rağmen herkes bana ev arayışına girdi. Kapı açıldı ve içeriye Reklam Müdürümüz Naci Bey girdi ‘Ev aramayın eşimle konuştum Yaprak bizde kalacak’ dedi. Hayatımın en güzel ve korkutucu anıydı. Hiç tanımadığım insanlar gerçekten hiçbir beklentileri olmadan bana evlerini iş yerlerini açmıştı. Ama ben dünyada iyi insanların olmadığına inanıyordum. Bir süre Naci Bey’in evinde kaldıktan sonra Cem Bey ‘Kızım kendine ev tut ben sana yardım ederim’ dedi. Naci Bey’le birlikte ufak bir ev tuttuk. Evde hiçbir şey yoktu. Sabah ofise geldiğimde Yazı İşleri Müdürümüz Müjgan Hanım tabak çanak getirmişti. Haber Müdürümüz Tülin Hanım nevresim getirmişti. Cem Bey yastık nevresim almıştı. Kirada yardımcı oldular. Yaptıklarını hayatımı boyunca hiç unutmayacağım.
Bir anda ikinci bir ailem olmuşlardı. Ufak bir dertte onlara koşardım. Çektiğim aşk acısını bile patronuma, müdürüme, iş arkadaşlarıma anlatıyordum. Bilgisayarı bile hayatında ilk kez gören bir kızı gazeteci yapmayı başaran koca bir ailem oldu. 8 yılda çok insanla çalıştım, çok insanla haber yaptım. Ancak hayatımda iz bırakan bir diğer insan ise Mustafa Nuri Aloğlu. Beni meslekte en çok zorlayan müdürlerimden biriydi. Sık sık çatışırdık. Bana hem meslekte hem de hayatta kullanacağım çok şey öğretti. Allah Rahmet eylesin kendisiyle küs ayrıldık. Ancak seni de hiç unutmayacağım Mustafa Abi. Bu isimlerin yanı sıra iki de ablam oldu Gündem Gazetesi’nde.
Biri sayfa sekreterimiz Özlem abla diğeri ise muhabirimiz Günay abla. 8 yıl beraber kent için mücadele verdik. Bir kez bile birbirimizin kalbini kırmadık. Bir kez bile küsmedik. Çünkü onlar beni abla iç güdüsüyle koruyordu. Devler ülkesinde aslında çok sayıda koruyucum vardı. Çok ağladım, çok güldüm, çok sinirlendim yıllar içinde ancak şunu biliyordum Antalya Gündem Gazetesi her zaman arkamdaydı. Stajyer olarak başladığım bu serüvende, yazı işleri müdürlüğüne kadar yükselmek nasip oldu. Müdürlerimin bana öğrettikleriyle birçok genç yetiştirme şansım oldu. Ben onlardan öğrendim onlarda benden. Hayal ettiğim hayatı yaşamaya başladım ve 8 yıldır bana verdiği şansı en iyi şekilde değerlendirmek için gece gündüz çalıştım. İş yeri insanlar için çok önemlidir. Çünkü ailenizden çok iş yerindeki insanları görüyorsunuz. Her iş yeri ‘Biz bir aileyiz’ der biz gerçekten bir aileyiz.
İşte hayalini kurduğum hayatımın başlamasının özeti bu şekilde.
Yaşanan ekonomik kriz ve dijitalleşmenin getirdiği gereklilikle maalesef Antalya Gündem Gazetesi son yayını yaptı. Yani bir devrin sonu geldi. Ha bu demek olmuyor ki tamamen bitti iş. Aksine daha yeni başlıyoruz. Gazete kapanmış olabilir ancak antalyagundem.com.tr ile yine kentin sorunlarını dile getireceğiz. Yine yeni anılar biriktirip, yine güzel ailemle devam edeceğiz. Not; (Kendi ailemde bana çok destek oldu. Onların hakkını vermek isterim. Bu köşe sadece Antalya Gündem Gazetesi için yazılan bir yazı)