Merhaba… Çevre mühendisi olmaya karar verdiğim günden itibaren en çok boğuştuğum konu bu başlık idi. Dünya ne hale geldi, yıl 2025… Hala aynı düşünce hâkim. Bunun refah seviyesi ile ilgisi çok fazla. Çevre sorunlarına kafa yoracak olan insanın kafası rahat olmalı.

Ülkenin durumu malum. Siyasi hayattaki dalgalanmalar, adalete olan inancın sarsılması, ekonomik eşitsizlik, yokluk, belki açlık… Derin bir yoksulluk ağı… Tarımın hal, sanayinin suni gündem yaratan yükselişleri…

Velhasıl vatandaş umutsuz. Gelecekten umudu olmayan insan geleceğini ve var olmayacağı geleceği kurtarmaya çabalamaz. Bu psikolojik, sosyolojik, antropolojik bir sorun, hatta trajik…

Zaman zaman cezaevlerine eğitimlere gidiyorum. Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında oradaki sosyal hizmetler personelleri talep ediyor bizlerden ya da konusunda uzman kişilerden. O kadar güzel bir çalışma ki. Fakat tabi ki her konuda aynı güzel geri dönüşleri sağlamak mümkün değil. En başta geri dönüşüm anlatır mısınız diye çağırmışlardı. Şaşırdım, arkadaşlar aslında çok iyi tanıyor o insanları… Onlara “Sürdürülebilir yaşam önerileri gibi anlatalım bir şeyler. Onların içinde sokaktan, çöpten geri dönüşüm toplayan adam var, ne anlatacağız? Belediye projelerini mi bakanlık yönetmeliklerini mi? Komik duruma da düşmeyelim“ dedim mecburen, öyle bir hal. Haklı buldular, keşke haksız olsam. Her insanın kurtarılabileceğine inanmıyorum maalesef…

Bu insanlar zaten kader mahkûmu…(öyle denir ya neyse) Çevreyi kirletmeyelim, yeşili koruyalım… Gülmezler mi insana? Bak sen mühendis hanıma, biz hayatın sillesini yemişiz, izmaritimi de atarım yani yürürken, onu mu düşüneceğim?

Problemin ta kendisi bu işte. Belki bir izmaritle yok olmadı gelecek ama ya izmaritler? Plastikler ve diğerleri…

İşte burada akut olarak karşılaşılan felaketlere odaklanabiliriz. Kronik olarak da ulaşılan noktayı gösterebiliriz. Ben sürdürülebilir yaşam anlatarak kendi kazançlarına yönelmeyi tercih ediyorum. Çünkü insan ödülle daha özünden çalışıyor. Ceza ise geçici çözüm. Çünkü görülmeyen noktada aynı davranışı sürdürme eğilimi hâkim. İnsanın özünü içini değiştirmedikçe maalesef çevre olgusunu yerleştirmek mümkün değil.

Bir gönül işinden bahsediyorum. İstiyorum ki döngüsel ekonomiyi anlasınlar. Geri dönüşüm değil de atık azaltma, atıksız yaşam, var olan atıklarla da ileri dönüşüm yapabilsinler. Bunun katkısı ile ek harcama yapmadan bazı ihtiyaçlarını karşılayabilsinler. Birilerin e hediye almak yerine kendi ürettikleri ürünleri götürsünler. Hatta bunu bir iş haline getirip satabilsinler. Bakın bütün dünyada ileri dönüşüm ile yapılan ürünler yok satıyor. Çünkü bir tane yapılmış, bir sürü örneği yok. Biricik bir ürüne sahip olmayı seviyor insanlar. Bir de hikâyesi olan, yaşanmışlığı olan eşyaları… Tam da bu işe hizmet eden bir iş.

Elimden geldiğince teşvik etmeye çalışıyorum. Çünkü şu andan itibaren ürün satın almayı bıraksak bile dünya üzerinde gelecek nesillere yetecek kadar eşya var. Eldekileri çevirerek bile yaşamaya devam edebiliriz inanın.

İnanın… Bu işin özeti oldu bu kelime. İnanın ve umutla çabalamaya devam edin. Bu dünya iki günde kurulmadı…

Sağlıcakla ve sağduyuyla kalın, sevgiler…