Tarihte bazı şehirler kaderini coğrafyasıyla belirler. Antalya, bu şehirlerden biridir. Derin limanı, korunaklı körfezi, verimli hinterlandı sayesinde sadece bir askerî üs değil, aynı zamanda bir ticaret kapısı olmuştur. Osmanlı döneminde de bu kimliğini korudu. Hatta zaman zaman pekiştirdi.

Antalya, Teke Sancağı’nın merkezi olmasının ötesinde, deniz ticaretinin canlı damarlarından biriydi. Doğrudan İstanbul’a bağlı limanlar kadar yoğun olmasa da, Akdeniz’in doğusu ile batısı arasında önemli bir geçiş noktasıydı. Bu durum, şehrin toplumsal ve ekonomik yapısını derinden etkiledi.

Osmanlı’nın 16. yüzyıl tahrir ve muhasebe defterlerine göre Antalya Limanı’ndan geçen mallar arasında şunlar öne çıkıyordu: Zeytinyağı, keçiboynuzu, susam, buğday, arpa, kereste ve katran. Bu ürünlerin büyük kısmı Venedik, Ceneviz, Fransız ve zamanla İngiliz tüccarları tarafından alınır; karşılığında kumaş, cam eşyalar, sabun, bazı lüks mallar getirilirdi.

Antalya sadece deniz yoluyla değil, karadan gelen kervanlarla da beslenirdi. Konya, Kayseri, hatta Halep’ten gelen mallar burada yüklenip Akdeniz’e açılırdı. Bu yüzden kervansaraylar, hanlar ve çarşılar şehir ekonomisinin belkemiğini oluşturuyordu.

Antalya Limanı’nda toplanan gümrük gelirleri, Osmanlı maliyesi için önem taşıyordu. 17. yüzyıl kayıtlarına göre, Antalya gümrüğü yılda binlerce akçe kazanç sağlıyordu. Bu gelir, çoğu zaman İstanbul’a gönderiliyor; bir kısmı ise yerel yöneticilere tımar ya da zeamet olarak dağıtılıyordu. Ayrıca limandaki faaliyetlerin kontrolü, doğrudan kadı ve gümrük eminliği tarafından denetleniyordu.

Antalya’nın hinterlandında küçük çiftçiler, sipahi tımar sistemi içinde üretim yapardı. Vergiler genelde ürün üzerinden alınırdı. Bazı köyler arıcılık, bazıları koyunculukla geçinirken; sahil kesiminde narenciye üretimi yavaş yavaş gelişmeye başlamıştı. Ürün bolluğu, pazarları canlı tutuyor; yerli halk kadar göçmen zanaatkârlara da iş alanı açıyordu.

Osmanlı döneminde Antalya, sadece limanıyla değil; hinterlandıyla, kervan yollarıyla, esnafıyla, üreticisiyle yaşayan bir ekonomik merkezdi. Burada ekonomi, sadece zenginlik üretmiyor, aynı zamanda toplumsal yapıyı da bir arada tutuyordu.

Antalya’nın Osmanlı’daki ekonomik rolü, onun “kenarda kalan” değil; kendi merkezini kuran bir şehir olduğunu gösteriyor.

Kaynakça

· Erdoğru, Mehmet. 'Tahrir Defterlerine Göre 16. Yüzyılda Antalya Sancağı', *Türkiyat Araştırmaları Dergisi*, 2003.

· İnalcık, Halil. *Osmanlı'da Devlet, Hukuk, Adalet*. İstanbul: Eren Yayıncılık, 2000.

· Kütükoğlu, Mübahat S. *Osmanlı İktisat Tarihi Üzerine Araştırmalar*. İstanbul: Ötüken, 2001.

· İA (İslam Ansiklopedisi), 'Antalya', 'Gümrük', 'Teke Sancağı' maddeleri.

· Orhonlu, Cengiz. *Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı*. İstanbul: Eren, 1987.