Yıllar önce bir arkadaşımın tavsiyesiyle, elimde şiir dosyası, o zamanlar TRT Antalya Radyosundan ayrılıp, Bölge Çalışma Müdürlüğünde görev yapan Nuri Erkal’ın yanına gittim. Kendimi tanıttım.

Bir coşkuyla karşıladı beni, oradaki arkadaşlarına tanıttı. Yer gösterdi, oturdum. Şiir yazdığımı ve şiirlerimle ilgili kendisinin görüşlerini almak istediğimi söyledim. Hemen elimden aldı şiirleri. Masasından kırmızı bir kalem çıkardı. Ödev kontrol eden bir öğretmen ciddiyetiyle sözcükleri, dizeleri tek tek inceledi, anlattı, kimilerinin üzerini kırmızı kalemle çizdi. Önündeki kağıtlar gelincik tarlasına dönmüştü adeta. Söylediği her şeyi beynime kazıyordum ben de. O düzelti sayfalarını hala saklarım. Ayrıca bir de kitap listesi verdi. Bunlardan Metin Altıok’un “Şiirin İlk Atlası “ kitabı benim başucu kitabım oldu. Bu arada Nuri Erkal Hoca Radyoevindeki görevine geri döndü. Ben de TRT Antalya Radyosunda onu ziyarete gittim. Nuri Erkal hoca çok mutluydu yeni görevinde. Hemen beni yan odadaki Saffet Uysal’la tanıştırdı. O tarihlerde sevgili Gürsel Kaya Radyo müdürü, Rukiye Benek spikerdi. Sonraki süreçte pek çok kez hem Nuri Erkal hocanın hem de Saffet Uysal’ın programlarına konuk oldum radyoda. Bir seferinde Saffet Uysal, gel sana diksiyon dersi aldıralım dedi. Beni Prodüktör Osman Özüvar’ın yanına götürdü, tanıştırdı. 3-4 ay kendisinden diksiyon dersi aldım. Bir gün Saffet Uysal aradı, yarın yayına gelir misin dedi. Hocam yayladayız dedim. Olsun koca yörüğü de al gel dedi. Eşim yörüktür ve hepsi de kendisini tanır çok severler. Evliliğimizin 30 yılıydı sanırım. Yine yayladayız ve eşim merdivenin tepesinde badana yapıyor. Evlilik yıldönümü falan aklında yok. O zamanlar internet çok kısıtlıydı. Telefonun çektiği bir yerden Nuri Erkal hocayı aradım. Hocam, bugün bizim 30. evlilik yıl dönümümüz. Süleyman’a sürpriz yapmak istiyorum. Bizim için bir türkü çalar mısınız dedim. Nadire’ciğim ben şu an Mersin’deyim ama dileğini Antalya Radyosundaki arkadaşlara ileteceğim, tamamdır dedi. Ben elimde küçük bir transistörlü radyo, eşimin yanı başında bekliyorum. 5-10 dakika sonra bizim anons duyuldu:” Sevgili dinleyiciler şu anda Moryer Yaylasında bulunan Nadire ve Süleyman Sönmez’in 30. Evlilik yıldönümü. Kendilerini kutluyor ve Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri türküsünü armağan ediyoruz “Eşim şaşırdı, bana baktı. İnanamadı. Yavaşça merdivenden indi. Elindeki badana fırçasını bıraktı. Bahçeye çıktı. Ardından elinde bir kırmızı gülle geri döndü.

Güzel insanlar biriktirirdi Nuri Erkal Hoca etrafında. Herkesin hayatına bir şekilde dokunan, el veren bir insandı. Yüreği ardına dek açıktı. ANSAN a gelir bahçede kaç kişi varsa hepsiyle selamlaşır, tokalaşır, oturduğu her masa edebiyattan sanattan yana coşkulu olurdu.

Onun da yayın kurulunda olduğu Kırkmerdiven Dergisinin sayfalarında şiirlerim yer aldı. O anki mutluluğumu anlatamam. Ünlü yazarların, şairlerin olduğu sayfalarda şiirlerim vardı. Ben de, kendisinin” Ara Sözler “kitabı ile ilgili bir yazı yazmıştım. Taflan Dergisinde yayımlanmıştı. Nadire’ciğim güzel bir yazı olmuş diyerek beğenisini sunmuştu.

Nuri Erkal hoca “Dost Yazılar” isimli kitabında son şiir kitabım Kafiye ile ilgili bir yazı kaleme almıştı. Nasıl onurlanmıştım. “Kafiye’nin Şair Kızı “başlıklı yazısında:” Anası Kafiye olan kadının kızı şair olur kuşkusuz.” diyor. Annemin ismi Kafiye’dir. Benim şiir yazmama hep bu şekilde atıfta bulunurdu. Ayrıca kitapta kendisine ithafen yazdığım bir şiirden de alıntı yapmıştı:

“İçinde cıvıl cıvıl bir çocuk/ Şiirler söyler durmadan/ O çocuk kocaman bir adam/ O adam hala bir çocuk”

En son Kepez kitap fuarında beraberdik Nuri Erkal hocayla. Eşi Aypar hanım, oğlu Evren, gelini Semra ile geldiler. Çok mutlu olmuştu. Etrafına ilgi ile bakıyordu. Onu tanıyan dostları yanına geldiler, halini hatırını sordular. Stantta benim kitaplarımın yanında Özlem Y. Uçak’ın “Otizm Kapıyı Çalınca” kitabı da vardı. Kitabı aldı inceledi. Bana, imzala diye işaret etti. Özlem adına imzalayıp kendisine verdim. Elini cebine soktu, para çıkardı, uzattı. Bir genç geldi yanına, elini öptü, ağlamaklıydı. İmam Hatipten öğrencisiymiş Nuri Erkal hocamın. Onu son görüşüm oldu. Daha sonra Aypar hanımı arayıp ANSAN’a Murat Kemaloğlu’nun” Şiir Terapisi” programına davet ettim onları. Ben İl dışındaydım o tarihlerde. Gelmişler ama programın sonuymuş salona girmemişler.

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Nuri Erkal hocayı anlatmak çok zor. Ne desek eksik olur. Türkçeyi en iyi kullanan, buna özen gösteren, iyi bir edebiyatçı, iyi bir programcı, yüreği insan sevgisiyle dolu, bir ağabey, bir öğretmen, bir güzel insandı. Emeklerini unutamam… Sesevinin (Radyoevi) coşkulu sesi kayboldu. Eserleri onun sesi olacak, anısı yaşayacak…