Hep olumlu düşünmek ve iyi yaşamak istiyorum.

Biliyorum!!!

Zorlukların üzerimde olumsuz etki bırakması söz konusu!

İz bırakma ihtimali de var...

Tüm koşulları derinden hissediyorum.

Buna rağmen iyimser olabilmek ve öylece de kalabilmek için çabalıyorum.

Yaşadığımız sıkıntılı ortamlara, peşi sıra geçirdiğimiz şiddetli sarsıntılara rağmen kendimizi iyi hissetmek zorundayız belki!

Örneğin ne mi yapacağız?

Üç maymunu oynayacağız.

Görmeyeceğiz, işitmeyeceğiz, konuşmayacağız...

Nefes almaktan, yemek yemek, su içmek, tuvalete gitmekten daha önemli bir şey yok ki!

Ormanda alevlerin arasında kalan arazözden yükselen sesleri duymayacaksın...

Kaplumbağaların, kuşların, tavşanların, yılanların, akreplerin, sincapların ve ahırlarda, avluda sağa sola koşarak, kaderine teslim olurken can havliyle, bağrışan, ineklere, at, eşek, koyun, keçi, tavuk, hindi, horoz, kedi, köpeklere kulak vermeyeceksin...

Otel yangınında canlarını kaybedenleri mahkeme salonunda dahi dinlemeyeceksin, gözlerden süzülen yaşları görmezden geleceksin...

Hepimizi de yakan, kahrolduğumuz ve hala daha ahh çektiren, cayır cayır yanarken haykıranlara bakmayacak, kulak tıkayacaksın...

Koltuğuma gömülecek, kahvemi içerken her şeyin ne kadar iğrenç olduğunu söyleyeceğim ve bu da bana yetecek!!!

Sonra kendimi iyi hissedecek ve içimde kıpırdanmalar başlayacak...

Bu kıpırdayışlarla o an herşeyi unutacak, hem istediğimi elde edebilmek hem de sevdiğim herşeyin benim olması için hırsla ve azimle koşturacağım...

Bir gün sıranın kendime geleceğini düşünüyor muyum acaba?

Günü, ayı, yılı kurtarabilmek için mi yaşamalıyım?

Maalesef sadece çıkarlarını düşünen, etik değerleri tamamen yok sayan bir insan tipini yarattı dayatılan ve kabul gören koşullar.

Çoğalttık da!

Üzgün olana destek verme, düşeni yerden kaldırma, erdem sayılmıyor artık...

Kendisi bir zarara uğradığında iç karartmak yeterli.

Aşırı duyguya da gerek yok!!!

Peki zarara uğranan o an mı her şeyi hiç olmadığı kadar kötü görmek gerekir?

Çevrende olana bitene göz atmadan ve yananı, yakılanı, ağlayanı ve sızlayanı yüreğinde hissetmeden yaşamak, sağlıklı ve huzurlu, doğru ve ilkeli bir tarz mı?

Hayatın, "görmezden geldiğim" gerçeklerine bağışlayın beni diyerek sizlere sesleniyorum.

HEY HAYAT, seni hiç anlamıyorum...

Daha açık ifadeyle, anlamak istemiyorum.

Terörsüz Türkiye dediğimiz şu günlerde on iki kahraman evlat, ana kuzusu şehit oldu...

İlginç!!!

Kimyagerin ağzından çıkan metan gazını öğrenmeye şartlandırıyorum kendimi...

Anadolu'nun o kerpiçli karkas evlerinden yükselen, acıyı yüreklere kazınan ağıtları da duymuyorum.

Herşey yolunda çok şükür!!!

Biraz önce birşeyler yedim, tuvalete gideceğim.

Musmutlu olarak, yaşamımı sürdürmek için gayret sarfedeceğim, ter akıtacağım.

Kızmayın bana, sıkılsam da iyiyim diyebilmek için rolümü oynuyorum

Size de, sağlık ve esenlik dolu günler diliyorum.