Bir zamanlar...
Almanya’da emekli olan Tobias Amca, “İlla Side’ye gidelim” diye tuttururdu eşine.
Rusya’da mühendislik yapan Svetlana, “Alanya’da güneşlenmeden yaz bitmez” derdi.
Norveçli çiftler, balayı için Kemer’e gelirdi.
Yani Türkiye... Avrupa’nın yazlık cennetiydi.
Peki şimdi ne oldu?
Haziran geldi.
Sezon açıldı.
Sahiller boş.
Otel havuzları yosun tutmuş.
Marketler raf dolduramıyor, restoranlar masa kuramıyor.
Çünkü...
Yabancı turist, artık Türkiye’ye uğramıyor.
Bakın efendim, bunu döviz kuru artışıyla, savaşlarla ya da vize krizleriyle açıklamak kolaycılıktır.
Gerçek sebep başka.
Eskiden “misafir”di.
Şimdi “yolunacak kaz”.
Almancıya menü ayrı.
Rusa ayrı fiyat.
Türke de kazık, ama yabancıya üç katı.
Otelden çıkınca simit soruyor, 80 lira diyorlar.
Plajda şezlong soruyor, 600 lira diyorlar.
Taksiyle 3 km gideyim diyor, 1000 lira yazıyor taksimetre.
Turist zannediyor ki başına bir şey geldi, soyuluyor.
Oysa sadece "turistik fiyatlar".
Garson, müşteriyi dolandırmakla övünüyor.
Esnaf, kazık atmayı başarı sanıyor.
Otel, “Her şey dahil” deyip her şeyi dahil etmiyor.
Sonuç?
Turist gelmiyor.
Yunan adalarına gidiyor, aynı deniz, aynı güneş ama fiyat listesi şeffaf.
İtalya’ya gidiyor, kimse yolda çevirip zorla gözlük satmaya çalışmıyor.
İspanya’ya gidiyor, garson İngilizce biliyor, menüdekiyle masadaki aynı.
Türkiye’ye neden gelsin?
Turizm Bakanlığı her sene aynı cümleyi kuruyor: “Bu yıl rekor bekliyoruz.”
Beklersiniz tabii.
Bekleye bekleye geleni de kaçırırsınız.
Turizm, 40 yılda inşa edilmiş bir markadır.
Bir gecede batırılır.
Ve biz başardık.
Turizmi bitirdik.
Peki çözüm?
Tek tek anlatalım. Ama iyi dinleyin!
1. Fiyat denetimi şart.
Turistik bölgelerde gıda, ulaşım ve konaklama için “makul fiyat aralığı” uygulanmalı.
Tabelası olmayan işletme kapatılmalı.
2. Kalite denetimi yapılmalı.
Günübirlik aparttan lüks otele kadar, her tesis düzenli denetlenmeli.
Turist kandırıldığında telafi mekanizması kurulmalı.
3. Esnaf eğitilmeli.
“Dil bilen, dürüst, profesyonel” turizm esnafı teşvik edilmeli.
Turisti azarlayan değil, ağırlayan kazansın.
4. Turist değil, insan gelsin.
“Ne koparırsak kâr” zihniyeti terk edilmeli.
Sadece döviz değil, itibar da kazanalım.
Yoksa...
Yolunacak kaz kalmayacak.
Ve biz, kendi tavuğumuzu da kesmiş olacağız.