Dün Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği bir emekli kahvesine uğradım. Oturup çay içmeye değil, dinlemeye gittim. Anlamaya.
Masalarda birer ikişer oturmuş, kağıt oynayan, sessizce televizyona bakan, kendi düşüncesine dalmış insanlar…
İnsan dediğime bakmayın; hepsi birer hayat.
Hepsi bir ömür vermiş bu ülkeye.
Ama şimdi…
O kahvede, çayın buharı vardı ama umut buhar olup uçmuştu.
Her masada bir suskunluk vardı. Konuşsalar da yüzleri konuşmuyordu. Gözlerindeki yorgunluk yılların değil, geçimin yorgunluğuydu. Sırtlarında yaşın değil, umutsuzluğun yükü vardı.
Sanki herkes kendi içine gömülmüş, orada kendiyle baş başa kalmıştı.
Devletin emekli dediği bu insanlar, devletin unuttuğu insanlar gibiydi.
Belediyenin dağıttığı bedava çay bile sanki mahcubiyetle içiliyordu.
“Çay içiyorsun da, kira ne olacak?”
“Evlat ne zaman para gönderdi diye soracak mısın?”
“Bu yaştan sonra kimden borç istersin?”
İşte böyle sorular dolanıyor gibiydi bakışlarda.
Konuştum.
Her biri ayrı ayrı aynı cümleyi söyledi:
“Bu maaşla kira bile ödeyemeyiz.”
En ucuz kira 20–25 bin TL.
En düşük emekli maaşı 14.500 TL.
Gülünç mü? Hayır, acı.
Çocuklarından harçlık istemek, hepsinin içine dokunuyor.
“Çocuklar da geçinemiyor, biz nasıl yardım isteyelim?” diyorlar.
Bazısı torununa harçlık veremediği için susmuş, bazısı üç gün üst üste kuru ekmek yediği için utanmış.
Ve hepsinin ortak isteği şu:
“Bize artık sadaka gibi muamele etmeyin.”
Yardım değil, onur istiyorlar.
Bir öğün sıcak yemek, başlarını sokacak bir sosyal konut, birkaç adımda ulaşacakları bir sağlık desteği…
Evet, emekliler belediyenin açtığı bu kahvelerden memnun. Ama hepsi daha fazlasının farkında.
Hepsi şunu söylüyor aslında, sessizce:
“Yıllarca çalıştık, çocuklarımızı büyüttük, bu ülkeye katkı verdik… Şimdi bu yaşta, kimseye yük olmadan yaşayabileceğimiz kadar saygı istiyoruz.”
Ben o kahveden içim sıkılarak çıktım.
Bir siyasetçi olarak değil, bir yurttaş olarak.
Bir belediye meclis üyesi olarak değil, bu ülkenin yaşlanmış vicdanına tanıklık eden biri olarak çıktım.
Bu insanlar unutulmasın.
Çünkü onlar bir zamanlar bu ülkeyi omuzlayanlardı.
Şimdi omuzlarındaki yükü paylaşma sırası bizde.