"Yarın öleceğini bilsen bile bir fidan dik."

Bu söz, geleceğe dair umudun ve sorumluluğun en özlü ifadesidir. Özellikle Akdeniz kuşağında zeytin ağacı, bu umudun ve direncin yüzyıllardır yaşayan sembolü olmuştur.

Bir dağın yamacında tek başına yüzyıllara direnmiş bir zeytin ağacı görebilirsiniz. Ya da geniş arazilerde düzenli sıralanmış, bakımla büyütülen zeytinliklerle karşılaşırsınız. Bazen de henüz genç, 5-10 yıllık fidanların arasından geçersiniz. Ortak özellikleri şudur: Zeytin güçlüdür. Kuraklığa direnir. Yıllarca budanmasa bile hayata tutunur. Herdem yeşildir. En çok oksijen üreten ağaçlardandır.

Zeytin, yalnızca meyvesi ya da yağıyla değil, posasıyla dahi değerlidir. Kış aylarında zeytin tarımının yapıldığı yerlerden geçerseniz, keskin bir duman kokusu duyarsınız. Bilirsiniz ki yöre halkı zeytin posasını yakacak olarak kullanmaktadır. Bu bile ağacın ne kadar çok yönlü bir kaynak olduğunu gösterir.

Zeytin aynı zamanda barışın simgesidir. Bu nedenle yalnızca ekonomik değil, kültürel ve toplumsal bir değeri de vardır. Uzun ömrü, düşük bakım maliyeti ve çok yönlü kullanımı nedeniyle, zeytin ağaçları özel yasalarla korunur. Korunmalıdır da.

Bir Çin atasözü şöyle der:
"Yarını düşünüyorsan buğday ek, on yılı düşünüyorsan ağaç dik, geleceği düşünüyorsan insan yetiştir."

Belki o zamanlar Çin'de zeytin bilinmiyordu. Ama bugün olsa, bu söze bir satır daha eklenirdi:

"Yüzyılları düşünüyorsan zeytin ağacı dik."

Ne yazık ki son yıllarda zeytin yasası sürekli değiştirilmek isteniyor. Bu, "Ben öldükten sonra ne olursa olsun" diyen anlayışın bir yansımasıdır. Oysa toplumumuzun büyük bölümü Müslüman ve İslam’da doğaya, çevreye verilen önem büyüktür. Ayrıca kültürümüzde gelecek kuşaklara miras bırakmak, bir gelenektir. En kıymetli miraslarımızdan biri de zeytinliklerimizdir.

Bugünün bazı siyasilerine bakınca, kömürün zeytinden daha değerli sayıldığını görmek üzücü. Oysa kömürün ekonomik ömrü 50 yıl civarındayken, bir zeytin ağacı yüzyıllarca yaşar. Kömür için zeytinlikleri kesmek, masaldaki altın yumurtlayan tavuğu kesmeye benziyor.

Evet, zeytin ağaçları taşınabilir, başka yere dikilebilir, hatta yeniden meyve vermeye başlayabilir. Ama ya o ağaçların üzerinde büyüdüğü toprak? Milyonlarca yılda oluşmuş verimli toprak nasıl geri gelecek? Unutmayalım, kesilen her zeytin ağacıyla birlikte sadece bir ağaç değil, binlerce yıl kaybediyoruz.

Ben madenciliğe karşı değilim. Ancak dünyada örnekleri olan, doğaya zarar vermeden yapılan madencilik neden bizde olmasın?

Zeytinlere ve geleceğe kıymayın efendiler.

Çünkü zeytin sadece bir ağaç değil; hayatın, barışın, emeğin ve geleceğin kendisidir.