8 Aralık 2025 tarihinde Antalya’da yaşanan iki ayrı deprem, kentin deprem riskini yeniden gündeme taşıdı. Konyaaltı ilçesinde sabaha karşı 03.30’da meydana gelen 4.3 büyüklüğündeki sarsıntı ve aynı gün öğle saatlerinde Serik’te yaşanan 4.9 büyüklüğündeki ikinci deprem, halk arasında endişeye yol açtı.
Ancak bu endişenin kaynağı, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan’ın da vurguladığı gibi, depremin büyüklüğünden çok yapıların güvenliğiyle ilgili güvensizlikten kaynaklanıyor.
Akdoğan’ın “Bugün temel problem faylar değil, binalardır” sözleri, deprem riskine karşı alınması gereken önlemlerin yönünü net biçimde ortaya koyuyor. Antalya gibi aktif fay hatlarına yakın olmayan ama zemin yapısı itibarıyla sarsıntıyı büyütebilen bir kentte, yapıların zeminle ilişkisi hayati önem taşıyor.
Zemin Yapısı Depremin Etkisini Belirleyen Ana Unsur
Antalya’nın farklı bölgelerinde depremin hissedilme düzeyinin değişkenlik göstermesi, doğrudan zemin yapısıyla ilişkilidir. Konyaaltı bölgesi, alüvyon zemin yapısıyla bilinir. Bu tür zeminler, deprem dalgalarını büyütme eğilimindedir. Bu nedenle Konyaaltı’nda yaşanan sarsıntı, aynı büyüklükteki bir depreme göre daha şiddetli hissedilmiş olabilir.
Lara bölgesi ise falezler üzerine kuruludur. Falezler, gözenekli yapıları sayesinde belirli bir taşıyıcılık sağlasa da, yer altı sularının çekilmesiyle birlikte kırılganlaşabilir. Özellikle yüksek katlı yapıların falezler üzerindeki yükü, zamanla bu doğal yapının dayanıklılığını azaltabilir.
Tarihsel Hafıza İse Boğaçay’ın Ötesi ve Bataklık Algısı
Antalya’nın yerel hafızasında, 25 yıl öncesine kadar “Arapsuyu’ndan öteye geçmeyin” söylemi yaygındı. Bunun nedeni, Boğaçay’ın ötesindeki alanların bataklık olarak bilinmesiydi. Bu algı, zemin yapısının yapılaşmaya uygun olmadığını gösteren halk bilgisiyle örtüşüyor. Bugün bu bölgelerde yoğun yapılaşma olsa da, zemin özellikleri hâlâ dikkatle değerlendirilmesi gereken bir konu.
Bu Durumda Akla Gelen SoruKepez Antalya’nın Depreme En Dayanıklı Bölgesi mi?
Antalya’nın kuzeyinde yer alan Kepez ilçesi, jeolojik açıdan daha sağlam bir zemin yapısına sahiptir. Kayaç temelli, daha az su geçirgen ve daha az alüvyonik özellik taşıyan bu bölge, deprem dalgalarının büyütülmeden iletilmesini sağlar. Bu da sarsıntının daha az hissedilmesi ve yapıların daha az zarar görmesi anlamına gelir.
Kepez’in bu avantajı, yalnızca doğal zemin yapısından değil, aynı zamanda son yıllarda yapılan yapılaşmanın daha kontrollü ve mühendislik denetimine açık olmasından da kaynaklanıyor. Yeni yapıların çoğu, deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilmekte ve zemin etütleri daha sıkı denetlenmektedir.
Faydan Çok Zemin, Binadan Çok Denetim
Antalya’da deprem riskine karşı alınacak en etkili önlem, fay hatlarının yerini konuşmaktan çok, zemin yapısını ve yapı güvenliğini sorgulamaktır. Konyaaltı ve Lara gibi bölgelerde zemin kaynaklı riskler daha yüksekken, Kepez gibi kayaç temelli bölgeler daha güvenli bir alternatif sunmaktadır.
Ancak bu güvenlik, yalnızca zeminden değil, yapıların mühendislik kalitesinden ve denetim süreçlerinden geçer. Antalya’nın depremle barışık bir kent olması için, Kepez örneğinde olduğu gibi sağlam zemin üzerine sağlam yapılar inşa etmek ve bu yapıları sürekli denetlemek şarttır.
Depremle bir kez daha yüzleşen Antalya bakalım neredeki ev fiyatlarını daha çok yükseltecek göreceğiz.