Merhaba,
Her geçen gün sınırları içinde hormonlu domates gibi büyüyen bir ülke haline geldik. Yolgeçen hanı desek sanırım yanlış olmaz. Göçle çoğalan nüfus, sığınmacılarla çoğalarak önüne geçilemez hale gelirken güven sorunu da katlanarak büyüyor…
Çocukluğumun sokaklarını hatırlıyorum. Kış günü bozacıların seslerine bekçilerin düdükleri eşlik ederdi. Herkes evinde huzurla uyur, sokağında özgürce gezerdi. Sahi ne oldu böyle bizim sokaklarımıza. Saçma sapan bağırarak gezen insanlar, geceyi yırtan müzik ve lastik sesleri, yolda para isteyen vermeyince beddua eden gereksiz karakterler, garip giyimli ve traşlı gençler. Dil bilmeden ülkemize göç edip kültürümüzü yok eden kendi kültüründen habersiz insanlar ve eğitim sistemimizin çökmesi, aile yapısının bozulması yüzünden yollarımız yürünmez hale geldi.
Kaleiçi hepinizin bildiği gibi tüm dünyanın görmek için geldiği harika bir sit alanı. Kimler gelmiş kimler geçmiş bu tarihi sokaklardan! İmparatorlar adım atmış, konakların kapılarında neşeli insanlar sohbetler etmiş, düğünler yapılmış ve derken çarpık bir evrimleşmeyle günümüzde her yer ticarethaneye dönüşmüş. Yapacak bir şey yok sözünün en çok kullanıldığı zamana denk gelmenin hüznüyle yapacak çok şeyin olduğunun bilincinde yazıyorum sözcüklerimi. Eski yıllarda Kaleiçi’nin dar sokaklarını koruyan birkaç bekçi herkesin güvenle yaşamasını sağlarken şimdilerde öbek öbek kolluk kuvvetiyle dolu. Özel güvenlik, bekçi ve arada geçen farklı alanlarda görev yapan polis birimleri sürekli bu sokaklarda geziyor. İnsanın bol olduğu yerde tabii ki sorunda çok olur iyi ki varlar. Ama Kaleiçi sınırlarından uzaklaştığınızda güvenlik yerini kaygı ve korkuya bırakıyor…
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin bulunduğu mahallenin adı Yüksekalan. Ben bu mahalleye taşındığımda belediye binasının akıbeti halen belli olmadığından karanlık, izbe bir yerdi. Bitmeyen binanın karanlıklarında yaşayanlar yüzünden sıklıkla yangın çıkardı. Polis ve itfaiye eksik olmazdı, şehrin göbeğindeki bitmeyen binanın karanlığında. O yıllarda taksiye binip, Yüksekalan lütfen dediğimde biz oraya gitmiyoruz diyen taksiciden, ara yolları asla kullanmayan taksicilere uzanan bir zaman çizelgesi geçti hayatımdan. Nedenini kimi asla söylemedi, kimi yolda ki bıçaklı serserilerden, uyuşturucu alıp arabanın önüne atlayanlardan ve araba lastikleri patlasın diye kırık camların sokağa yayılmasından bahsetti. Kısacası insanın kötülüğünün dışa vurumu…
Yıllar yılları kovaladı Yüksekalan derlendi toparlandı. Binalar kentsel dönüşüme girdi ama insanlar oldukları yerde saydı. Gecekondu insanları apartmanlara taşınıp varlıklarına varlık kattılar ama kültürleri hep aynı yerde saydı. Kaleiçi sınırından çıktığınızda, gün ışığında 10 dakikada yürüyecek olduğunuz evinize güven duygunuz olmadığınızdan yürüyemediğiniz sokaklarda daha yakın zamanda mahalle esnafımız bıçaklandı. Sokağın köşesinde kümeleşmiş, gözleri dönmüş gençler tarafından hem gasp hem darp edildi. 21. Yüzyılda daha çok güvenli olmamız gerekirken orta çağ karanlığına dönen bir sistemin içine sıkıştırılıp, aciz bırakıldık!
Yollarda güven olmadığından bindiğiniz yakın mesafe taksi sürücüsünün yüzü ise görülmeye değer. Turistlerden fazla para almaya alışmış taksicilerimiz sadece uzak yol müşterisi peşinde koşarken, yolların güvensiz olduğunu söylediğinizde “ sende eve erken git ablacım ya! “diyerek aslında sosyolojik durumumuzu net olarak gözler önüne seriyor. Benim eve kaçta gideceğimi düşüneceğine ülkenin neden bu hale geldiğine iki dakika zaman ayırsa belki çok şey değişecek ama ağızlara pelesenk olmuş söz, yüzlerine yansımış “yapacak bir şey yok!”
Biz Antalya halkı olarak sokaklarımızda özgürce ve güvenle yürümek istiyoruz. Kaleiçi sokaklarında bir aşağı bir yukarı iki dakikada bir gezen bekçilerin şehir içi sokaklarını korumasını istiyoruz. Evimize istediğimiz saatte gideriz bu hiç kimseyi ilgilendirmez, sadece kolluk güçlerinin bizi korumasını istiyoruz! Bu ülkenin vatandaşları olarak sanırım bu isteğimiz fazla olmasa gerek. Evine giderken bir sigara vermedi diye öldürülen insanlarımızı unutmayın, kızlarımızı gece yarısı taciz eden ahlaksızları unutmayın, taksicilerin kendi insanını hiçe sayarak turist peşinde koştuğunu unutmayın! Her şeyin para olduğu düşünülen bir zamanda insan olmaya çalışmanın ne kadar zor olduğunun bilincinde asla insan olmayı unutmayın!
İleriye gideceğine geriye giden sistemsizlikte zamanda sıçrama olsa da eskiye dönsek keşke. Özgürce yürüyebildiğimiz, konuşabildiğimiz zamanlarda olabilsek yeniden. Sokaklar güvenilir, insanlar güler yüzlü olsa yeniden keşke. Ve keşke kelimesini bir daha hiç kullanmasak…
Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle…