Ya okuma özürlüyüz ya yazarken sınırları zorluyoruz. Yazmak, içinden geldiği haliyle duygularını okurlarınla paylaşmak, çok değerli… Anlamlı da kuşkusuz…

Eğer, yazılan bir makale, köşe yazısı, kitap, roman, safsata ve ıvır zıvır dolu, içeriği boş ise, kin, nefret ve yandaşlık, yalakalık içeriyorsa, buram buram tatmin kokuyorsa, adı ne olursa olsun genellikle okunmaz.
Başladığım yazıyı sonuna dek okur ve bütün olarak değerlendiririm. Çok uzun yazılmış demem, bir başına, bir ortasına, bir sonuna göz atıp sonuç çıkarmaya niyetlenmem.
Ha! Bazen yazan sorgulanabilir mi?
Muhakkak eleştiri de alabilir. Özellikle uzun yazdığımda acaba okuyanı sıkıyor muyum diye sorgulamışımdır kendimi! Uzun ya da kısa, yüreğimden geçenleri, yaşadıklarımı ya da yaşayan birinden öğrendiklerimi, inanarak ve zihin süzgecimden geçirerek kaleme alırım genellikle…
Yakın çevremdeki dostlarımdan bazıları okuma zorluğu çekmekteler… Bu durumu da açıkça söylüyorlar zaten! Yaşa bağlı bir sorun olmadığını düşünüyorum. Böyle olan var mı? Var… Ancak, her yaştan arkadaşa sahibim ve kimi zaman okurken hayıflanıyorlar hatta kızıyorlar. Yazı bana ait ise şikayetlerini gözümün içine bakarak duyuruyorlar.
Gazeteyi önüme koyan ve “uzun be hocam, özetini aktar bana” diyen de oldu vallahi. Küçük yaştakilere, okuma alışkanlığı kazanmaları için tavsiyeler vererek yazımı geliştirmek istiyorum.
İnsan; sağlık sorunu yaşar, okuyamaya bilir! İşitme kaybı vardır, görme bozukluğu olabilir. Okuma zorluğu çeker… Okuma alışkanlığını kazanamamıştır belki de! Çocukken okulda iyi öğretilmediği için okumayı öğrenememiş olabilir. Sosyo-ekonomik nedenlerden ötürü muhit değiştiren, evini taşımak zorunda kalan ailelerin çocukları farklı farklı okullara gitmiş ve uyum zorluklarıyla karşılaşmıştır… Bunun için de iyi okuma özelliği kazanamamış, okumasını geliştirememiştir.
Çocuklar, okumaktan hoşlanmayabilirler de ayrıca! Çağımızda değişik uğraşılar onları mutlu etmektedir… Kazanılması gereken güzel özelliklerden süratle uzaklaşmakta evlatlarımız.
Can Dostlarım kulağınıza küpe olsun, sadece “bol kitap oku” demek yeterli değil! Okumayı öğrenme işi, zorlu bir süreçtir ve kocaman bir yürek ister. Hepimiz, güçlük yaşayan çocuklara yardım edebilmenin kutsal bir görev olduğunun bilinciyle hareket etmeliyiz. Biliyorsunuz, bu alanda eğitimli özel insanlar da var. Çocuğumuzun neden yaşıtları gibi öğrenemediğini testler uygulayarak araştırmaktalar.
Sorunun ne olduğu saptanınca, çocuğun özel eğitimle okuma öğrenmesi de kolaylaşabilmekte! Annelerin, babaların, öğretmenlerin amacı, çocuğu sadece okul sıralarında değil, yaşamı boyunca okumaktan zevk alacak bir kişi olarak yetiştirme olmalıdır.
Yalnızca güzel okumanın yeterli olmayacağı, okumanın yaşamın vazgeçilmez, verimli bir uğraşı olduğu bilinci çocuklara aşılanmalıdır. Çocuk, severek ve isteyerek okumalıdır. Seviyeli bir özendirmeyle çocuklara bir kitabın değil koca bir dünyanın kapıları açılmış olur.
Okuyalım, yazalım… Toplumsal gelişimimize katkı sağlayalım.
Sağlıklı ve esen kalın…