Antalya Müzesi kapatılalı 25 gün oldu. 25 koca gün.
Müze Savunucuları o gün bugündür Antalya Müzesi önünde, sokaklarda, sosyal medyada ve televizyonlarda itirazlarını ifade ediyorlar. Yasal başvuruları ve itirazları da kendi mecralarında sürüyor tabi ki.
Gerçekten çok kararlı, ciddi ve düzeyli bir itiraz süreci var burada. Bir yandan da karşı tarafın işleri yürüttüklerini üzülerek izliyor, tüm Antalya halkı.
Ben bu işin Müze Savunucularının zaferiyle; sanatın, tarihin ve hafızamızın kurtarılmasıyla son bulacağına yürekten inanıyorum. Çünkü Müze olayını Salda Gölü mücadelesine benzetiyorum. Orada da çok kesin ve tatmin edici bir sonuç alınamasa da ciddi ilerleme kaydedildi.
En azından rantçılar daha çekingen davranıyorlar. İki ileri bir geri de olsa amaçlarını gerçekleştirmek istiyorlar. Ancak karşılarındaki ihtiyar delikanlıların kolay pes edeceği de yok.
NEYDİ SALDA OLAYI?
Anadolu Ajansı Washington muhabirinin 8 Ekim 2021 tarihli haberine göre; NASA'nın resmi İnstagram hesabında Salda Gölü'nde suyun altından görünen kayalara ait bir fotoğrafa yer verildi. Fotoğrafın altında ise "Mars'ın milyarlarca yıl önce nasıl göründüğünü hiç merak ettiniz mi? Biz ettik." ifadesi kullanıldı.
Haber, dikkatleri bir kez daha Salda Gölü’ne çekti. Şu bizim Burdur’un Yeşilova ilçesi sınırlarındaki beyaz kumlarıyla ve turkuaz rengiyle dikkat çeken göle.
Antalya’ya 150 km mesafede, deniz seviyesinden 1.140 metre yüksekte ve 184 metre ile en derin göllerimizden biri.
Tabi ki, bu haber Salda Gölü’nün sahneye ilk çıkışı değil.
Daha önceleri de Salda Gölü Türkiye’nin Maldivleri olarak konuşulan, içinde ve çevresinde barındırdığı endemik bitki ve hayvan türleriyle de kendinden söz ettiren bir marka.
Yakınındaki kayak merkezleri, kamp merkezleri, eşsiz manzarası ve doğal güzellikleri ile de öne çıktığından etraftaki girişimciler bu doğa harikasının cazibesini kullanarak daha fazla turist çekebilmenin yollarını arıyorlardı.
Bu çabalar ve dünya çapında haberler Salda’nın bilinirliğini artırarak internette en fazla aranan yerler listesinde ön saflarda yer almasını sağlamıştı. Bugün de webde Salda Gölü’nü ararsanız binlerce başlık, haber ve görsele rastlayabilirsiniz.
Bu haberlerin bir kısmı bölgenin turizm yönünden cazibesini anlatır. Bir kısmı gölün tehlikelerinden bahseder. Bir kısmı ise gölün tehlike altında olduğunu anlatır.
Salda’nın beyaz kumlarından oluşan çamurun sağlığa yararlı olduğu söylentisi bir kısım vatandaşı çamur banyosuna sevk etti. Ancak sahilin yapısı bozuluyor iddiasıyla bir süre sonra yasaklandı.
Kimileri ‘Suyuna girmeyin, gelin seyredin gidin’ derken; kimileri ‘Kumuna basmayın’ diyordu. Bu esnada beyaz kumların Bodrum koylarına taşındığını duyduk. Bazıları da özel alanlarına kamyonlarla taşımışlardı beyaz kumları. Sonradan öğrendik bunları hep.
Kumları geri getirelim, dediler. ‘Olmaz’ dedi bir akademisyen. ‘O kumları almanız ne kadar tehlikeliyse, geri getirip oraya dökmeniz de o kadar tehlikeli. Oradaki canlıları diri diri gömersiniz.’
Festivalleri de vardır Salda’nın. Dünya dalış rekorlarından biri bu gölde kırıldı. Bisiklet yarışçıları rotalarını Salda’ya göre ayarlayarak pedal çevirdiler. Triatlon yarışmacıları Salda’dan geçti. UFO’ların Salda üzerinde görüldüğüne dair haberler de ortalığı karıştırdı. NASA’nın UFO’larla Salda’da görüştüğü iddia edildi.
Turizmciler buradaki cazibeyi gördüler. Etrafta otel, kamp yerleri ve yiyecek içecek işletmeleri artmaya başladı. Devlet büyükleri işe el attılar. Millet Bahçesi yapımına başlandı hemen Salda’nın kıyısında. Öyle bir başlandı ki, iş makinaları ve dozerler hızla daldılar o güzelim doğa harikası kumsallara. Duyarlı kesimlerin feryadı ile durduruldu taşeron şirket dozerleri. Soruşturmalar açıldı. Büyük para cezaları kesildi. TOKİ’nin yetkilileri görevden alındılar. Halkın tepkisi karşısında geri adım atıldı. Hem de koruma alanları sınıfına alındı bölge.
Yakın zamanda etrafındaki dağlarda maden çıkarma izinleri verildiği haberiyle sarsıldı insanlar. Protesto gösterileri yapıldı.
Hakkında en fazla haber çıkan ve en fazla spekülasyon yapılan yerlerden biri haline geldi Salda. Tutsan, bırak diyorlar. Bıraksan, tut diyorlar.
Cazibesi bir tarafta, kırılganlığı diğer tarafta. Turizm potansiyeli bir tarafta, endemik türlerle dolu ekosistemi diğer tarafta.
Ah Salda nasıl bir ikilemde bıraktın hepimizi?..
Daha bir hafta önce olana bakın. Antalya Gündem Gazetesi’nin 1 Ağustos 2025 tarihli haberi;
“Valilik koordinasyonunda ve Türkiye Triatlon Federasyonu iş birliğiyle Salda Gölü’nde bir Triatlon organizasyonu gerçekleştirilmesine tepki gösterilen açıklamada, “Gölün içine yüzlerce sporcunun girmesi kamuoyuna bir “başarı hikâyesi” gibi sunulmuş; resmi mecralarda paylaşılan videolarla bu durum meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Hiçbir tanıtım faaliyeti, doğanın geri döndürülemez zarar görmesini haklı gösteremez. Hele ki Salda gibi bilimsel olarak korunması gereken, nadir bir doğal varlık söz konusuyken Salda’nın hassas ekosistemi doğrudan riske atılmıştır: Mikrobiyalit oluşumları ve beyaz kumullar ezildi, fiziksel zarar oluştu ve göl kirlendi” ifadeleri kullanıldı.”
Valilik ise konuyla ilgili açıklamalar yaparak uygulamayı savundu. Salda Gölü’nün korunmasına gerekli özenin gösterildiğini, atlı jandarmalarla, dron timleriyle, AFAD ve komando birlikleriyle çevre ve can güvenliğinin korunduğunu; TÜBİTAK ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ile birlikte çalışmalar yapıldığını, ‘Salda Gölü Bilim, Eğitim ve Doğa Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi’ koordinesinde önemli çalışmalar yapıldığını belirtmiştir.
Bu arada Salda Gölü’nün küçülmeye başladığı ve su seviyesinin azaldığının gözle görüldüğü de ifade ediliyor. Genel kuraklık beklentisi ve yer altı sularının gözle görülür biçimde azalması küresel bir sıkıntı olarak önümüzde dururken Salda Gölü de bundan payına düşeni alıyor.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü nesli koruma altında bulunan Kızıl Geyiklerin, atalarının yaşadığı Salda Gölü çevresine bırakılarak popülasyonun gelişmesi için çaba gösterdiklerini belirtiyor.
Bir bakıyorsunuz, Salda çevresine 12 km asfalt yol yapılacak haberi geliyor. Bir bakıyorsunuz, Salda Gölü çevresine 36 km’lik bisiklet yolu yapılacağı açıklanıyor. Yapılır mı yapılmaz mı bilinmez. Ancak çevrede oluşan hassasiyet nedeniyle hepimiz her şeye şüpheyle yaklaşır hale geldik.
İngiliz Bilim ve Teknoloji dergisi New Scientist yazarı Andy COGHLAN Salda Gölü’ndeki kayaç ve kumulların Mars’ın jeolojik yapısına benzerliğine dikkat çekti.
Salda ile ilgili o kadar çok konu var ki; insan hangi birini derinlemesine inceleyeceğini ve eleştireceğini şaşırıyor. O halde Salda Gölü Koruma Derneğine kulak verelim. Bakın nelere itirazları var...
Salda Gölü; Mars’a benzeyen jeolojik yapısı, mikrobiyalitleri ve endemik türleriyle dünyada eşi benzeri olmayan bir ekosistem. EKOSİSTEM. Burası turizm alanı değil, bilimsel ve ekolojik değeri yüksek, korunması gereken bir doğa mirasıdır.
Dikkat edelim. En önemli çelişki burada.
Çünkü Valilik ve kurumlar buranın önemli ve güzel bir yer olduğunu kabul etmekle birlikte turizme açılmasını, yanında ve yakınlarında etkinlikler yapılmasını ve ulaşımın kolaylaştırılmasını istiyor. Bu doğrultuda faaliyetler yapıyor. Yani yüzeysel bir bakışla Salda Gölü’nün tanıtılmasını ve ortamın hareketlendirilmesini istiyorlar.
Oysa çevre sakinleri ve Sivil Toplum Kuruluşları bu bölgenin korunması gereken bir ekosisteme sahip olduğunu, yapılaşmak yerine korunmasının öncelikli olduğunu, altyapı çalışmalarında ve etkinliklerde çok dikkatli olunması gerektiğini ifade ediyorlar. Haliyle kurumsal işlere bazı itirazları var. Bunları da çeşitli vesilelerle ifade ediyorlar. Bazı itirazlarına göz atmakta yarar var.
Yol yapım sürecinde göl kıyısında sıcak asfalt kullanılmasına, hafriyatın gelişi güzel bırakılmasına, bilimsel uyarıların yok sayılmasına itiraz ediyorlar. Bu konularda yapılan yanlışların bedelini Salda Gölü ekosisteminin ödemesini istemiyorlar. Asfalt yapım sırasında kazınan asfaltın göle doğru itilmesinin ve yağmur suyuyla birlikte göl suyuna karışmasının mikrobiyal yaşamı ve endemik türleri tehdit ettiğini belirtiyorlar.
Beyaz Adalar’dan alınan kumların Millet Bahçesine döküldüğünü, doğanın tahrip olduğunu ve fosillerin ezildiğini iddia ediyorlar. Hatta ‘geri götürdük’ denmesine rağmen üzerine taş döşenerek yol yapıldığını iddia ediyorlar.
Salda Gölü’nün doğal türü olmayan pelikanların bu bölgeye bırakıldığını, bu durumun mikrobiyal yaşamı ve su kalitesini tehdit ettiğini iddia ediyorlar.
Sivil Toplum Kuruluşları, yetkililer tarafından çivi çakılmayacağı söylenen yerlere kepçeyle girildiğini, kamyonla kumları taşıdıklarını, yol döşediklerini ve lavanta ektiklerini; kısaca Salda’nın toprağını da suyunu da ezdiklerini belirtiyorlar. Sonuç olarak Salda Gölü için tam koruma istediklerini belirtiyorlar.
Aslında buradaki sihirli sözcükler TAM KORUMA sözcükleri olabilir. Öncelikle tarafların tümü bir araya gelir. Kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı saygılı ve seviyeli bir çalıştay yapılır. Konu hassas olduğu için özellikle bilim insanları ve uzmanların görüşleri alınarak bir eylem planı hazırlanır. Denetleme mekanizması kurulur ve çalışmalar başlar.
Çalışmaların her aşaması basına açık ve şeffaf bir şekilde yürütülür. Aklın ve bilimin gerekleri yapılır. Burada süreci tıkayan taraf ise tarih önünde hesap verir. Bu işler zor işler değildir. Ancak bu tip çalışmalara rantçı bazı kişi ve kuruluşlar engel olurlar. Bunlara taviz vermeden ciddi bir çalışma yapılırsa kısa sürede çözüme kavuşur.
Birçok başka işte ve Antalya Müzesi’nde de olduğu gibi Salda Gölü’nde de bu işten büyük rant sağlama peşinde olan kişiler bu süreçlerin dışına itilerek çözüme ulaşılabilir.
Bu rantçılara seslenmek istiyorum. Antalya Müzesi’ni de Salda Gölü’nü de rahat bırakın.
Buralar halka mal oldu. Tarihe geçti. Müzeyi açın. Salda’yı salın.