Bir zamanlar Akdeniz maviydi.

Şimdi kıyıları zaman zaman lağım kahverengisi.

Bir zamanlar mavi bayraktı.

Şimdilerde bayraklar azalmaya başladı.

Denize giren balık görmez oldu.

Poşet görüyor, plastiklere takılıyor.

Kumda şato yapılmaz oldu.

Pet şişeden kale kuruluyor.

Vatandaş denize giriyor.

Çıkınca kaşınıyor.

Yanıyor.

Elektrik çarpmış gibi sızlıyor.

Neden?

Çünkü Boğaçayı’na atık salındı.

Çünkü sazlık kepçeyle söküldü.

Çünkü oteller akıntıyı kesti.

Çünkü herkes pisliğini “nasılsa deniz yutar” dedi.

Öte yandan Lara’da deniz yüzeyinde mazot görüldü.

Halka “denizden çıkın” uyarısı yapıldı.

Üniversite hocaları bağırıyor.

Çevreciler uyarıyor.

Sıcaklık arttı, plankton patladı, yabancı tür işgal etti, diyorlar.

Yetkililer?

Sessiz.

Çünkü onların tek derdi fotoğraf.

Deniz mavi çıkıyor mu, çıkmıyor mu?

Soruyorum size.

Deniz sadece deniz midir?

Hayır.

Deniz sağlıktır.

Ekonomidir.

Turizmdir.

Gelecektir.

Antalya’nın denizi kirlenirse…

Turizm çöker.

Turizm çökerse…

Ekonomi çöker.

Ekonomi çökerse…

Hepimiz çökeriz.

Çözüm belli.

Ormanı koruyacaksın.

Sazlığı kepçeyle değil, biçerek temizleyeceksin.

Plastiği yasaklayacaksın.

Arıtmayı adam gibi yapacaksın.

Ama en önemlisi…

Denizi seveceksin.

Sevgi sadece şarkıda olmaz.

Denizi sevmek, onu kirletmemektir.

Antalya’nın mavisini kaybettirmeyin.

Yoksa bir gün…

Gerçekten maviye hasret kalırız.