Antalya’nın son yirmi yılında en hızlı büyüyen sektörün adı bellidir: inşaat. Her köşe başında yükselen apartmanlar, turizm yatırımlarıyla birlikte sahil bandına dizilen oteller, yaylalarda bile beliren yeni siteler… Antalya’nın ekonomisini sürükleyen bu sektör, artık sadece beton bloklardan ibaret değil; kentin sosyal ve siyasal dokusunu da belirleyen bir güç haline geldi.

Tatlı Kârların Cazibesi

İnşaat, kısa vadede yüksek kazanç sağlayan bir alan. Bir dairenin maliyetle satış arasındaki farkı, birçok insanı bu alana çekiyor. Ticaret, tarım, turizm gibi emek isteyen sektörlerin yerine, “nakit zenginliğin” daha hızlı döndüğü inşaatı seçenlerin sayısı giderek arttı. Antalya’da esnafın, hatta küçük birikimi olan yurttaşın bile “arsa alıp müteahhit olmak” hayali kurması boşuna değil.

Kayıt Dışılığın Gölgesi

Ama işin bir de karanlık yüzü var. Türkiye ortalamasında kayıt dışı istihdam %26’larda gezerken, inşaat sektöründe bu oran %40’ların üzerine çıkıyor. Antalya’da şantiyelere baktığınızda sigortasız işçilerin, günübirlik çalışanların, Suriyeli ya da Orta Asya’dan gelen göçmen emekçilerin yaygınlığı inkâr edilemez. Bu tablo, bir yandan sosyal güvenlik sistemini delik deşik ederken, diğer yandan sektörün “kolay kazanç” cazibesini daha da artırıyor.

Rüşvetin Kısır Döngüsü

Yüksek kazançla birlikte işin içine siyaset ve bürokrasi girdiğinde, rüşvet meselesi de kaçınılmaz hale geliyor. Bir imar planı değişikliği, bir ruhsat kolaylığı, bir yapı denetim göz yumması… Bunlar Antalya’da sadece kulis dedikodusu değil, çoğu kez kamuoyuna yansıyan gerçekler. İnşaat sektörünün getirdiği büyük para, “tatlı kârların” cazibesi, bazılarını bu kirli ilişkilerden medet ummaya itiyor.

Kenti Kim Yönetiyor?

Asıl kritik soru şudur: Antalya’yı gerçekten kim yönetiyor? Belediyeler mi, yoksa imar planlarını şekillendiren müteahhit lobisi mi? Bugün kent merkezinde sıkışan trafik, plansız büyüyen mahalleler, doğayı boğan betonlaşma hep bu soruya yanıt veriyor. Antalya’yı geleceğe taşıması gereken siyaset, çoğu kez inşaatın gölgesinde kalıyor.

Çıkış Yolu

Antalya’nın turizmden tarıma, teknolojiden kültüre çok daha geniş bir ekonomik potansiyeli var. Ama bu potansiyel, inşaat sektörünün kolay kazanç cazibesine feda edilmemeli. Şehir, kayıt dışı ekonomiden arındırılmalı; belediyeler rüşvet söylentilerinden uzak, şeffaf bir imar politikası izlemeli. Yoksa Antalya, bir beton ormanı olarak büyür ama toplumsal çürüme de aynı hızla derinleşir.