Orman yangınları, her yıl olduğu gibi bu yıl da yüzlerce hektarlık alanda etkili oluyor ve olacak gibi görünüyor.

Maalesef her yangından sonra duyduğumuz sözler yine başladı: "Canla başla çalışıyoruz, hava koşulları yardımcı olursa kontrol altına alma hızımız artacak, hava karardığı için havadan müdahale edemiyoruz" vs. vs.
Eğer bu bakış açısı ve yapılanmayla devam edersek, bu sözleri daha yıllarca duymaya devam edeceğiz.

Peki yangın söndürme uçaklarımız neden yeterli sayıda değil?

İki yıl önce gece uçuş kapasitesi yüksek olan helikopterlerin alındığı söylenmişti. Peki neden bugün hâlâ uçmuyorlar?

Neden her yıl yurtdışından uçak ve helikopter kiralamak zorunda kalıyoruz?

Bu tip araçlar belki yılda sadece bir kez kullanılmak zorunda kalınabilir ama o tek seferde, bizim için hayati bir yangına müdahale ederek büyük bir felaketi önleyebilirler.

Salt “daha az para ödemek” uğruna kiralama yapmak bana anlamsız geliyor.

Örneğin, Rusya’dan uçak kiraladık. Aynı dönemde Rusya’da da büyük bir yangın çıktı diyelim. Ne olacak o zaman?

Ama uçak kiralayıp müdahale edersek daha az para harcıyoruz ve bakanlık kâr ediyor ya...

Sahi, bakanlıklar kâr etme amaçlı yerler midir?

Orman Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ile birleştirilince kârlılığı mı arttı?

Ama esas amacı orman varlığını korumak ve artırmak olan bir bakanlık neden Tarım Bakanlığı ile birleştirilir?

Altında başka nedenler olabilir mi?

Neden yangınlar genellikle turizm, maden ya da imara açılması en kolay olan yerlerde çıkar?

Antalya Muratpaşa’da çıkan yangınlara, Lara bölgesinin en değerli alanlarından biri olan Aksu’daki yangınlara bakıyorsunuz… Yine aynı senaryo.

Belediye başkanları, yanan yerlerle ilgili ivedilikle konum almalı.

Bu alanlarda asla ve kata herhangi bir yapılaşma olmaması adına girişimlerini hızlandırmalı, bölge halkı ile birlikte o alanlara sahip çıkmalıdır.

Orman yangınları hepimiz için üzüntü verici olaylardır, fakat tedbir almak her şeyden daha önemlidir. Büyük ihtimalle önümüzdeki günlerde bir ağaçlandırma kampanyası başlayacaktır.

Bütün kurumların katılacağı bir çalışma yapılacaktır.

Fakat biz bireyler olarak ne yapabiliriz, bunu da düşünmemiz gerekiyor.

Örneğin düğün mevsimindeyiz.

Her davetliye bir adet ağaç fidanı hediye edin. Davetlilerin diktiği ağaçların yarısı bile tutsa, her gün binlerce ağaç dikilmiş olur.

Oğlumun 10 yıl önceki bir etkinliğinde bu tarz bir organizasyon yapmıştık.

Şu günlerde, o gün dikilen fidanlar 10 yaşında; belki yüzlerce ağaç oldu o günün anısına.

Orman yoksa tarım da olmaz; orman yoksa doğanın dengesi bozulur.

Çiftçilerimiz bunu çok iyi biliyor.

Yangınlar sırasında bir kez daha gördük ki, bu ülke için ne kadar değerli olduklarını ve topraklarına ne pahasına olursa olsun nasıl sahip çıktıklarını herkes gördü.

Hani o enflasyon artmasın diye ürünlerini yok pahasına satmak zorunda kalan çiftçiler var ya…

Hani patatesi, soğanı depoladıkları için “hain” ilan edilenler…

İşte onlar, borç harç aldıkları, belki kredi çekebilmek için bankaya rehin verdikleri traktörleriyle ve muhtemelen borçla doldurdukları mazot depolarıyla yangına müdahale etmeye çalıştılar.

Belki de kötü düşünmemek lazım…

Bakanlıklar sırf bu yüzden birleştirilmiştir; belki maden ruhsatlarının hızla verilmesi sonradan gelişmiştir…

Ama şunu unutmayalım:

Tedbir almak hayat kurtarır.

Doğaya, ormana, tarıma, çiftçiye, insana sahip çıkmak hepimizin görevidir.