Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu’nun 4 Ekim 2019 tarihli basın açıklamasında;
“4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu; vatandaşlarımızın doğumdan başlayıp, vefatı sonrasına kadar uzanan süreçteki özel yaşam ilişkilerini düzenleyen; Türk kadınına gerek aile içerisinde gerekse sosyal ve kamusal yaşamda birey olma hakkını veren, laik hukukun simgesi olan bir devrim yasasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesiyle, özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından kadınlar, erkeklerle eşit yurttaş olma hakkını kazanmış; evlenme, boşanma, mirastan eşit pay alma gibi konularda Türk kadınının hakları güvence altına alınmıştır. Çağdaş bir toplum yaratmak ülküsüyle, kadını özgür ve eşit bir birey haline getirmek için kabul edilen Medeni Kanun, Türk kadını için en anlamlı kazanımdır.” deniyor.
Katılmamak mümkün değil. Bunları hepimiz biliyoruz ve Türk Medeni Kanunu 99 yıldır yürürlükte. Peki, gerçek durum nedir? Bir bakalım.
Memleketin her köşesinden miras cinayeti haberleri yükselmekte. İnsanlar mirasta haklarının yendiği düşüncesiyle kardeş, ana, baba evlat demeden birbirlerini öldürmeye devam ediyorlar. Miras davaları adliyelerde bina boyunda dosyalar tutuyor. Onlarca yıl süren davalar var. Bütün bunların yanında cahil, yobaz ya da çıkarcı kardeşlerin kadınları mirastaki haklarından uzak bırakma çabaları 99 yıldır toplumun kanayan yarası.
Anne babaların bu konuda erkek çocuklarına evin gerçek sahibi ve soyun devamı gibi bakmaları ve kız çocuklarını dışlamaları genel kanıda olduğu gibi sadece doğu ve kuzey bölgelerimizde görülmüyor. Nispeten daha az sayıda da olsa; hiç tahmin etmeyeceğiniz illerde de benzer durumlar yaşanıyor. Bu tür ilkel davranışların daha çok kırsal bölgelerde yaşandığını ve mağdur edilen kadınların çoğunlukla 40 yaş üzeri kuşak olduğunu ifade etmemiz yanlış olmaz. Bunu neye dayanarak söylüyorsun, derseniz; siz de test edebilirsiniz, derim. Belirttiğim kriterlerde birkaç kişiyle konuşurken bu konuyu açmanız yeterli olur. Zaten herkes anlatmaya başlayacaktır. Kardeş cinayetleri, yıllarca süren davalar, mağdur çocuklar,… Bu hikayeler bitmez.
Toplumumuzun genel davranış kalıplarından biri de erkek çocukların şımartılması ve kız çocuklarının bastırılması olarak görülmektedir. Kentlerde ve eğitimli ailelerde daha az görülen bu ayrım kırsal bölgelerdeki eğitimsiz ailelerde çok belirgindir. Erkek çocuğun şımartılması herkes tarafından, kız çocuğunun bastırılması daha çok kadınlar tarafından yürütülen bir eylemdir. Buradaki çelişki son derece üzücüdür. Bu eylemlerin sonucunda genellikle sorumsuz, hoyratça davranan, değerleri olmayan, ahlaksız erkek çocuklarıyla karşılaşırız. İstisnaları varsa da her evde bir tane böylesi olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Hikayenin sonunda ailenin birlikte ürettiği emeği barda, müzikholde tüketen, ikinci bir sevgili bulup ona ev alan, kumar oynayan, başını sık sık belaya sokan, tefecilere borçlanıp kapıya mafya getiren, devlete ya da kişilere borçlanıp kapıya icra getiren ve her hareketiyle ailesine zarar veren doyumsuz bir yaratığa dönüşen bu kişi geleneksel aile davranışının bir ürünü olarak etrafa zarar vermeye devam edecektir.
Erkeklerin kadınlara karşı üstün oldukları hayaline kapılan insanlarla birlikte yaşıyor olmak her uygar insanda derin üzüntü yaratmaktadır. Erkek ya da kadın birbirinden üstün falan değildir. Aksini iddia edenlerin mağara döneminde kalmış olan ilkel beyinlerini alıp çağımızdan defolup gitmeleri kendi hayrına olacaktır.
Bunun yanında kız çocukları; bastırılmış, sindirilmiş, hizmetçi konumuna indirgenmiş ve evin sahibi değil de misafiri olarak görülmüştür.
Bu konuda neler yapılabilir?
Öncelikle devletin bu konuyla ilgilenen özel bir birim kurması gerekiyor. Bu birim kırsal kesimde kapı kapı dolaşarak bilgilendirme yapmalıdır.
Medeni kanunun hükümlerini insanlara kitapçıklarla anlatılması ve aksi davranışların cezalandırılması için gerekirse yeni düzenlemeler yapılması gerekiyor.
Muhtarlara sorumluluk yüklenmesi gerekiyor.
Kaymakamlıklarda birim kurulup her müracaata özel olarak ilgi gösterilmesi gerekiyor.
Mağdur edilen kadınların devlet avukatlarıyla desteklenmesi ve gerekiyorsa hukuki işlemleri için para yardımı yapılması gerekiyor.
Kadın hakları derneklerinin bu konularda daha etkin hareket etmesi ve gerekirse sahaya çıkıp her ihbarda bizzat olay yerine gidip basın açıklamalarıyla hak yemeye niyetlenenlerin ifşa edilmesi gerekiyor.
Kadınların geçmişe dönük hak ve alacaklarının devlet eliyle kendilerine dönmesinin sağlanması gerekiyor.
Bu tür olaylar nedeniyle mağdur olan kadınlar ve onların alt soylarında büyük travmalar yarattığından psikolojik destek birimleri kurulması gerekiyor.
Medeni kanuna aykırı davranan baba, anne ve erkek kardeşler dahil caydırıcı cezalara çarptırılması gerekiyor.
Ve ilkokuldan başlayarak kadın erkek eşitliğinin sürekli vurgulandığı bir eğitim programı yapılması kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Bu toplumu cahil, yobaz ve çıkarcı insanlardan kurtarmamız gerekiyor. Erkeği kadından üstün gören bu ilkel davranışlara son vermenin zamanı geldi de geçiyor bile. Sağlıcakla…