Antalya’da yazın en güzel yanlarından biri, şüphesiz deniz. Hani öyle kalabalık, gürültülü, beton yığınlarının olduğu plajlardan bahsetmiyorum.
Ruhunuzun dinlendiği, denizin ve doğanın iç içe geçtiği, "iyi ki buradayım" dediğiniz bir yer var: Çıralı.
Sabahın erken saatlerinde uyanıyorsunuz. Güneş, portakal ağaçlarının arasından süzülüyor. Mis gibi bir hava, kuş sesleri… Plaja doğru yürüyorsunuz, ayaklarınızın altında çakıl taşları, etrafta ne bir yüksek sesli müzik ne de bir satıcı telaşı…
Deniz, sanki sizi çağırıyor. Pırıl pırıl, turkuazın bin bir tonu… Öyle berrak ki, suyun altındaki her bir taşı, her bir balığı görebiliyorsunuz. İlk adımı attığınızda hissettiğiniz o serinlik, vücudunuzdaki tüm yorgunluğu alıp götürüyor.
Denizin içinde yüzmek, etrafınızdaki o devasa dağların ve yemyeşil ağaçların manzarası eşliğinde… Bu, tarif edilemez bir his.
Çıralı, aynı zamanda caretta carettaların yuvalama alanı. Bu yüzden plajda şezlonglar ve şemsiyeler belirli bir alanda toplanmış durumda.
Çıralı'da denize girmek, sadece fiziksel olarak serinlemek değil, zihinsel ve ruhsal olarak da arınmak demek. Gürültüden, kalabalıktan, beton yığınlarından uzaklaşmak demek. Doğanın kollarına kendinizi bırakmak demek.
Eğer Antalya'da yazın gerçekten ne olduğunu, huzurun ne demek olduğunu anlamak istiyorsanız, bir gün yolunuzu Çıralı'ya düşürün. O berrak suya bir kez girin, o dinginliği bir kez hissedin… Emin olun, bir daha başka bir yerde denize girmek size aynı keyfi vermeyecek.
Ama sakinliği seviyorsanız gidin çünkü o gürültüden uzak…