Antalya, yalnızca bir turizm markası değil; aynı zamanda bu şehirde doğup büyüyen, çalışan, yaşayan milyonlarca insanın ortak evi. Sahilleriyle, deniziyle, doğasıyla bu şehrin kıyıları hepimizindir.
Ancak son günlerde hem sahillerde gördüklerimiz hem de vatandaşlarımızdan gelen şikayetler artık basit bir çevre kirliliği değil, doğrudan bir sağlık riski ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Birçok yurttaşımız denize girdikten sonra ciltte kızarıklık, yanma, kaşıntı, hatta “elektrik çarpması” gibi bir his yaşadığını ifade ediyor. Bazı durumlarda alerjik reaksiyonlar, nefes darlığına kadar uzanıyor. Bu belirtiler yalnızca bireysel hassasiyetlerle açıklanamayacak kadar yaygın ve dikkat çekici.
Uzmanlar bu şikayetlerin kaynağı olarak iki temel faktöre dikkat çekiyor:
1. Denizanalarının sayısındaki artış
2. Deniz suyundaki mikrobiyolojik ve kimyasal kirliliğin yükselmesi.
Bu noktada mesele artık sadece bir “temizlik” sorunu değil, çok yönlü ve bütüncül bir çevre sağlığı meselesi haline gelmiş durumda.
Peki ne yapabiliriz?
Yerel yönetimler tek başına bu tabloyu tersine çeviremez ama öncü olabilir, yol gösterebilir, organize edebilir. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda atabileceği bazı somut ve uygulanabilir adımlar olduğunu düşünüyorum:
1. Deniz Suyu Takip Sistemi Kurulmalı
Denize girilen alanlarda periyodik olarak deniz suyu analizleri yapılmalı ve bu veriler düzenli olarak kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Şeffaflık hem güveni artırır hem de farkındalığı güçlendirir.
2. Sahil Bilgilendirme Noktaları Oluşturulmalı
Denizanası temasına ya da alerjik reaksiyonlara karşı vatandaşları bilgilendiren küçük panolar, broşürler ya da görevlendirilmiş çevre zabıtaları faydalı olacaktır. Bilgi, önleyici en güçlü araçtır.
3. Kıyı Alanlarında Temizlik ve Bakım Sıklığı Artırılmalı
Özellikle yoğun kullanılan halk plajlarında çöp konteynerlerinin sayısı artırılmalı, bakım aralıkları kısaltılmalıdır. Bu, denize ulaşan atık miktarını ciddi şekilde azaltacaktır.
4. Sivil Toplum ve Gönüllülerle İş Birliği
Deniz temizliği, kıyı koruma, deniz canlılarını izleme gibi çalışmalarda üniversiteler ve çevre dernekleriyle ortak projeler geliştirilebilir. Gençlik gönüllüleriyle denetim desteklenebilir.
5. Piknik Alanlarında Düzenlemeler Yapılmalı
Sahile yakın piknik noktalarında düzen, denetim ve temizlik konularında iyileştirme yapılmalı. Mangal ve atık kaynaklı kirlenmeyi önleyecek yönlendirmeler artırılmalıdır.
Bu adımların çoğu, düşük maliyetle uygulanabilir; bazıları ise sadece kurumlar arası koordinasyonla çözülebilecek türden. Ancak ortak ihtiyaçlarımız ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz bu konuda daha fazla beklemememiz gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.
Sahillerimizi korumak, sadece doğayı korumak değildir; kent kültürünü, halk sağlığını, turizmi ve yaşam kalitemizi korumaktır. Antalya, deniziyle birlikte güzel. Onu temiz ve sağlıklı tutmak hepimizin görevi.