Olayda, belediye başkanı tezgâhları gezerken bir esnafla tartışıyor. Esnaf ise sinirlenerek domatesleri satmaktan vazgeçip çöpe döküyor. Belediye başkanının sözleri aslında kabul edilebilir nitelikte. Ne diyor? “Tezgâhın önünde de arkasında da aynı nitelikte ürün olacak ve vatandaş da gördüğü ürünü alacak.”
Bu kısmına itiraz eden olmaz sanırım.
Ancak pazarcının tepkisi nedeniyle hal esnafına neden ceza kesilir? Pazarcı yaklaşık 20 kasa civarında domatesi döküyor. Bu, piyasada nasıl bir dengesizlik yaratabilir ki? Zaten o dönemde üretici hallerinde domates fiyatı 10 TL civarında seyrediyordu, yani maliyetin altında satış yapılıyordu. Peki böyle bir süreç neden ortaya çıkar?
Tezgâhın önünde farklı, arkasında farklı ürün olması, maalesef ülkemizin yıllardır yaşadığı ve kabul edilmemesi gereken bir gerçektir. Antalya ve diğer üretim bölgelerinde yaşayanların çok da bilmediği, ama ülkenin birçok yerinin gerçeği budur.
Bu durumu düzeltmek için yapılması gereken, paketlenmiş yaş sebze-meyve satış sistemine geçmek. Nasıl mı? Her ürünün belirli standartlarını oluşturup buna göre gerekli paketleme ve raf ömrü kriterlerini ortaya koymakla işe başlanmalı. Daha sonra ise, sıfır maliyetle üreticiden alınan ürünün, raflara veya tezgâhlara gidene kadar olan tüm maliyetlerini kontrol altına almakla devam edilmeli.
Ticaret Bakanlığı, örneğin zincir marketlerdeki manav tezgâhları için ne kadar raf kirası ödendiğiyle ilgili bir inceleme başlattı mı? Konuşulan rakamlara baktığımızda, sadece bu raf kiralarından elde edilen gelirler hayallerimizin ötesine geçiyor.
Pazar alışverişi toplumsal bir kültürdür. Denetlemek ve düzenlemek ise devlet kurumlarının işidir. Siz genel kuralları oluşturursunuz, belediye ve Tarım Bakanlığı görevlileri de denetimlerini yapar. Ancak yalnızca siyasi rant devşirmek için belediye başkanları çıkıp şov yapmamalı, kanaatimce.
Gelelim karpuzu döken üreticiye:
Konunun özünü tam olarak bilmemekle birlikte, tecrübelerimden istifade ederek olayı anlatmaya çalışayım.
Karpuz satışı genelde meyve tutumu döneminde, “kabala” tabir edilen şekilde yapılır. Yani tüccar, olgunlaşmaya yaklaşık 1 ay kala üretici ile belirli bir fiyat üzerinden karpuzların tamamını alacağı taahhüdüyle anlaşır. Anlaşmaya bağlı olarak bir miktar kaparo öder. Üreticinin görevi ise hasat zamanına kadar ürünün bakımını yapmaktır. Anlaşma yapıldığı için artık çıkacak ürün tüccara aittir. Hasat döneminde fiyat düşse de yükselse de kar ve zarar tüccara aittir.
Ancak sorunlar genelde fiyatlar düşünce başlar. Tüccar zarar ettiği için ürünü almak istemez ya da fiyatı düşürmek ister. Ve genelde çiftçi bu fiyat düşüşlerinden zararlı çıkar. Hatta Adana’da bu dönemlerde “mahkeme” tabir edilen toplantılar yapılır ve orta yol bulunmaya çalışılır.
Sakarya’da yaşanan olayda da muhtemelen tüccar, karpuz fiyatları düşük olduğu için bu üreticiden karpuzu almaktan vazgeçmiştir. Olaya sinirlenen çiftçi de karpuzları yere atmıştır.
Sanayi Bakanlığı yine üreticiye ceza kesme konusunda harekete geçmiş ve bu olayla ilgili olarak 1 milyon 200 bin TL’den 17 milyon 400 bin TL’ye kadar ceza yazılacağını açıklamıştır.
Tepki olarak dökülen karpuz miktarı tahminimce 3-4 ton civarındadır, yani maksimum 300-400 karpuz demektir. Üretim alanı olarak da yaklaşık 500 metrekare alana denk gelir. Karpuz para etseydi, üreticinin buradan edeceği kâr en iyi ihtimalle 10 bin TL’dir – işçiliği ve hale geliş maliyetlerini hesaba katmadan söylüyorum. Karpuzun bir dönüm üretim maliyeti en düşük rakamlarla ortalama 20 bin TL olduğunu da düşünelim lütfen.
Şu sıralar karpuzun kilogram fiyatı tarlada, satabilirseniz, 1-2 TL arasıdır. Yani 10 kiloluk bir karpuz 10-20 TL eder. Üreticinin döktüğü karpuz, ne piyasayı dara sokar ne de fiyat artışına neden olur. Türkiye’de yaklaşık 300 milyon adet karpuz fidesi satıldığını da aklınızın bir köşesinde tutun.
Peki şimdi bazı soruları sormak gerekmez mi?
Ürünü para etmediği için tarlada süren üreticilere Bakanlık ceza kesmeyi düşünüyor mu?
Pazarda satılamadığı için zarar eden pazarcı esnafının zararı ne olacak? Bir öneriniz var mı?
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, doğru düzgün planlama yapılmadığı için Tarım Bakanlığı’na ceza kesecek mi?
Sınır ticareti adı altında ülkeye sokulan tarım ürünleri, rekabeti olumsuz etkilemiyor mu? Neden bu konuda bir çözüm önerisi getirmek için çaba sarf edilmiyor?
Tarımsal üretim ve tarımın dinamiklerini düzeltmek yerine, tepki veren herkese ceza kesmek sorunu çözmez.
Burada yapılan ceza işlemi, üreticiyi sindirme çabasının ötesinde bir şey değildir. Eğer günün birinde üreticiler iktidara karşı bir eylem yapmak isterlerse, şimdiden mesaj verilmiş oluyor:
"Para etmeyen ürünü dökerseniz, bu kadar ağır ceza ile karşılaşırsınız."