Antalya'nın kaderini belirleyen en büyük sektör turizm. Her yaz sezonunda bu şehir adeta bir sınavdan geçiyor: Esnaf umutlanıyor, oteller hazırlanıyor, belediyeler teyakkuzda. Bu yıl da tablo ilk bakışta parlak: Günlük girişler rekor kırıyor, resmi veriler “yine çok iyi bir sezon” diyor.

Ama sokaktaki ruh hâliyle bu veriler birbirini tutmuyor.

Kime sorsanız “Turist çok ama para yok” diyor. Otel çalışanı da aynı şeyi söylüyor, çarşı esnafı da. Lokantacısı, taksicisi, simitçisi, pazarcısı... Hepsi aynı soruyu soruyor:
Bu kadar turist geliyor da, ekonomi neden hissetmiyor?

Sorunun cevabı basit değil ama net: Turizmde sayı ile bereket birbirinden koptu.

Rakamlar Ne Diyor?
12 Temmuz’da Antalya havalimanlarına gelen turist sayısı 100.646 ile son 5 yılın Temmuz rekorunu kırdı. İlk 6 ayda şehre gelen yabancı ziyaretçi sayısı 6 milyon 250 bini geçti. Hedef 18 milyon turist.

Yani nicelik var.
Ama nitelik? Gelirin dağılımı? Yerel ekonomiye etkisi?
İşte orası karışık.

Peki Neden Bu Çelişki Var?
• Döviz kuru artıyor ama kazanç aynı kalıyor.
• Gelen turist harcama değil, tasarruf peşinde.
• Zincirler kazanıyor, yerel kaybediyor.
• Maliyetler yükseldi, kâr kalmadı.

Bu Tabloyu Kim Değiştirecek?
Antalya artık “kaç turist geldi?” yerine “bu şehir o turistten ne kazandı?” diye sormalı.
Turizm sadece otellerin odalarını değil, şehrin ruhunu da doldurmalı.
Kaldırım taşı döşeyen belediye, sokağı süpüren işçi, sabah 6’da dükkan açan esnaf da bu işten pay almalı.

Eğer turist geliyor ama şehir fakirleşiyorsa, ortada bir sorun vardır.
Bu sorun sadece “veriyle” açıklanamaz.
Çünkü veri her şeyi gösterir ama halkın sofrasına düşeni göstermez.

Antalya rakamlarla değil, adaletli paylaşılan bir ekonomiyle büyür.
Yoksa bu işin sonu, gelen turiste değil, kaybolan berekete bakarak sezon kapatmaya döner.