Antalya’da günlerdir konuşuluyor, vatandaş büyük tepki ve protestolarla sesini duyurmaya çalışıyor.

Sorun şu: Antalya Müzesi yıkılıyormuş.

Evet evet, yanlış duymadınız.

Yok efendim bina yıpranmışmış, depreme dayanıksızmış.

Oysa bu müze sıradan bir müze değildir.

30 dönümlük denize nazır (!) bir bölgede, Türkiye’nin yarışma projesi ile inşa edilen ilk müzesidir.

***

Şimdi sormak lazım:

Kimin aklına geldi bu “müze yıkıp, tarihi taşıma” fikri?

Ve daha da önemlisi:

Kimin içine sindi?

***

Yeni yapılacak müzenin 2-2,5 milyar TL’ye mal olacağı söyleniyor. Böyle büyük bir bütçe sağlandı mı?

Oysa, mantık ve onlarca bilim insanı “daha düşük bir bütçe ile mevcut Antalya müzesi bilimsel açıdan güçlendirilebilir” diyor.

***

Cumhuriyet’in ilk müzecilik hamlelerinden biri olan Antalya Müzesi, sadece bölgenin değil, insanlığın da ortak mirasıdır…

1988 yılında Avrupa Konseyinden aldığı “Yılın Müzesi” ödülü ile de bunu kanıtlamıştır.

***

M.Ö. 6000’den Roma’ya, Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan bir yolculuk…

Ama bu yolculuk şimdi konteyner durağında son buluyor son anda bir karar değişikliği olmazsa...

***

Çünkü çağdaş medeniyet seviyesinin ölçüsü artık bilim, sanat ve kültür değil, galiba inşaat ihalesi büyüklüğü.

***

Bakın size çarpıcı bir tablo çizeyim:

Bir şehirde yeni AVM açıldığında bile kurdele kesilir, konuşmalar yapılır.

Ama böyle önemli bir müze yıkımı oldu bittiye getirilerek, bu kadar tepki ve isyana rağmen tatmin edici bir kelime dahi edilmiyor.

Çünkü tarih, günümüzde maalesef, sadece "arazi üstündeki engel" olarak görülüyor.

***

Antalya gibi turizmle övünen bir şehirde, geçmişi 100 yıla yaklaşan tarihi müze yıkılıyor ve eserler "şimdilik" denilerek güya geçici konteynerlere yerleştirilmeye çalışılıyor.

Yani…

Dünyanın dört bir yanından gelip o eserleri görmek isteyen turist, binlerce yıllık lahdi değil, artık bir süre konteynerları görecek.

Modernleşme dedikleri şey buysa, bizi “ilkel” bıraksınlar daha iyi.

Ve tabii ki, yine Antalyalılar günlerdir isyan ediyor:

“Yapılacak bu işlem tarihimize büyük saygısızlık?” diyor…

Ama muhatapları, duymazdan geliyor.

***

Hatırlatalım:

Müzeler; sadece eser saklanan binalar değil, bir milletin hafızasıdır.

Müzeye yapılan her hoyratlık, doğrudan geçmişe tokattır.

İyi de...

Peki o eserler konteynerdeyken, bu kente gelen ve tarihini öğrenmek isteyen çocuklara ne anlatacağız?

“Bak yavrum, burası Lidya’ydı, şurası Roma’ydı, şu da bizim konteyner...” mı diyeceğiz?

Kaldı ki, o eserlerin taşınma sırasında başına bir şey gelmeyeceğini kim garanti edebilir?